Bölüm 39 :)

53 9 7
                                    

Hongjoong kamaradan çıkarken hala ayağına oturmayan ayakkabısını düzeltmeye çalışıyordu. En son sinirlenip ayağını yere vurdu.

"Stresini attın sanıyordum."

Hongjoong başını kaldırıp onunla alay eden arkadaşına baktı. Jungkook ona yan bir sırıtışla bakıyordu. Aynı şekilde gülümsedi. "Pek sayılmaz, Hwa uyuyakaldı."

"Konuşmak için beklemediniz bile." Diye güldü Jungkook. Elleri dümendeydi. "Seonghwa tam bir savaşçı. Hepimizi ipe dizdi."

Hongjoong onun yanına geçip ufka baktı. "Onu boşuna yardımcı kaptanım yapmadım. Bana bir şey olduğunda o başa geçecek."

Jungkook bir süre cevap vermedi. Elleri dümenden kayıp bedeninin yanına düştü. "Neden her seferinde bunu söylüyorsun?" Bir adım atıp önüne geçti. "Neden hep ölüm planı yapıyorsun?"

"Çünkü bu olacak hyung. Bundan kaçamam."

"Yöneticinin karşısına tek geçmeyi düşünüyorsun. Bunun aptallık olduğunu çok söyledik."

"Hepimizin bir görevi var. Senin de var. Abilerine anlatmadın değil mi? Senin ölüm planını bir tek ben biliyorum."

"Anlatamam. Yapmama izin vermezler. Ama başka yolu yok... seninle aynıyım." Acı bir şekilde gülümsedi. "Sende anahtar var, bende de-"

"Uyanmışsın!"

İkisi sessizleşip üst güverteye çıkan adama döndü. Seokjin hyung yüzünde sevecen bir gülümseme ile geliyordu yanlarına. "Hwa kalktı mı?"

"Daha değil hyung." Dedi Hongjoong.

"Hmm, o zaman bizim yanımıza gelin siz de. Sonraki durağımızı konuşmalıyız."

İkisi büyük olanı takip edip aşağı indi. Diğerleri alt kamarada yemek yiyordu. Hongjoong'u gördükleri anda alaya başladılar.

"Birileri bizi hatırlamış!"

"Kulaklarımıza da acımadın kaptan."

"Yatakta kayboldun herhalde?"

"Böyle şeyler için yaşlanmadın mı?"

"Biz de özledik hyungumuzu ama yüzünü göremedik."

"Kardeş mi yapmaya çalıştınız?"

"Sizin dilinize düşeceğimi bilseydim yukarıda kalırdım." Masalardan birine oturup Mingi'nin elindeki ekmeği aldı. Düzgün bir şey yemeye hasret kalmıştı.

"Geri git derdim ama hemen üstümüzdesiniz." Dedi Chan. Kendi bardağını onun önüne itti içmesi için. "Ama artık konuşmalıyız."

"Nerede bırakayım sizi?"

"Ne? Ne bırakması?" Dedi San. Diğerlerine baktı, onlar da anlamamış gibiydi. Sadece liderler ve birkaç kişi ne olduğunu biliyor gibiydi.

"Ayrılıyoruz." Dedi Namjoon. "Yapılması gereken şeyler var ve bunun için ayrılmamız gerek."

"Bu tehlikeli değil mi?" Diye sordu Felix.

"Birlikte kalmak daha tehlikeli." Dedi Chan. "Ayrılırsak daha hızlı hareket ederiz."

Masalarda rahatsız edici bir sessizlik oluştu. Kimisi kaşığını masaya vuruyordu, kimisi şu içiyordu ama başka bir savaşın geldiğini hepsi biliyordu. Son sakin günleri bunlar olabilirdi.

Kapı açılıp da Hwa içeri girdiğinde kasvetle karşılaşmayı beklemiyordu. "Hey, ne oldu size böyle?" Bir araya geldikleri için kutlama yapıyorlardır diye düşünmüştü.

THE DOORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin