Bölüm 14

52 12 7
                                    

Eve geldiklerinden beri kendini banyoya kilitlemiş olan Hongjoong, kapının önünde çıkması için yalvaran Wooyoung, dediklerinin şokunda olan çocuklar ve giriş kapısının önünde kalan Seonghwa. Dağılmışlardı. Seonghwa yavaş adımlarla odasına gitti. Kapıyı açtığında Hwa'yı Hongjoong'un yatağında otururken gördü. Hiçbir şey söylemeden yanına gidip oturdu.

"Ne olduğunu anlatmaya geldin, değil mi?"

"Hongjoong kendini suçlamayı bırakmalı."

"Neyle suçluyor kendini?"

Hwa başını çevirip odanın kapısına sabitledi. "Kaptanımız kaybolmuş olanların ruhlarını emri altına aldı. Ancak bu, o diyarlarda güçlü kalması için yapması gereken bir şeydi. Hastanede de onu kurtarmak için birinin ruhunu aldı."

Seonghwa duyduğunu tartmaya çalıştı. Kaptan, Hongjoong'u kurtarmak için başkasının ruhunu almıştı.

"Ruhlar Denizi'nde de bunu yapıyordu. Gemiyi de o ruhlardan yaptı. Bu yüzden gölgeleriniz garip görünüyor. Günahlarımızı yansıtıyor."

"Neden bir anda Hongjoong'a söyledi bunu? Neden onu korkuttu?"

"Çünkü Hongjoong kaptanı mümkün olduğunca içerde tutmaya çalışıyor." Parlak mavi gözleri kendilerini belli etti ışıldayarak. "Tehlikedeyiz, hepimiz ve diyarlar. Kaptandan kaçarak ya da korkarak kendinizi koruyamazsınız. Bırakın da çıkalım, bazı şeyleri sizin yerinize yapalım."

"Neden birini öldürdüğünü düşünüyor?"

"Çünkü öldürdü."

Hwa nefesini tuttu. Kaptan birini öldürmüştü. Neden ve kimi? Bu soruları sormayı hem istiyor hem de duyacaklarından korkuyordu.

Odanın kapısı açılınca ikisinin kafası o tarafa döndü. Mingi gelmişti. Ve... Mingi. İkisi içeri girdikten sonra kapıyı kapattı biri. Sanki yaklaşmaya korkar gibi kapının önünde beklediler. Hwa, öteki Mingi'nin kendinden çekindiğini anladı. Elini kaldırdı. "Gelin." İkili hızlı adımlarla abilere yaklaştı ve yatağa çıktı. Hwa hangisinin gerçek olan olduğunu bilmiyordu ama kollarına atlayan çocuğu hemen karşıladı. "Bir şey mi oldu?" diye sordu yüzlerinden okunan üzüntüden çıkarım yaparak.

"Hyung banyodan çıkmıyor. Kötü bir şey mi olacak?" dedi Seonghwa'nın kollarındaki Mingi. Hwa hemen onun gerçek olan olduğunu anladı. Hyung demişti. "Kötü değil ama zor başa çıkacağımız şeyler olacak."

"Kaptan ruhlardan mı bahsetti?" bu sefer öteki Mingi sordu.

"Anladığımız kadarıyla evet."

"Hyung bence banyoya sen gitmelisin." Dedi Seonghwa'nın kollarındaki Mingi. "Hyung şu an kendinden korkuyor ama sana sığınacaktır."

Hwa birkaç saniye düşündü. Haklı olma ihtimali vardı. Yavaşça üstündeki çocuğu kendisine yasladı ve kalktı. Odadan çıktığında iki Wooyoung gördü banyo kapısının önünde. Herkes o kadar çökmüştü ki destek olmaya gelmişler gibi hissettiriyordu. Kapının önüne geldiğinde arkasında birini hissetti. Başını çevirdiğinde Seonghwa'yı gördü.

"İçerde güzel şeyler görmeyeceğini garanti ederim."

"Öyle bir beklentim yok." Dedi ve kapı kolunu tuttu. "Sen kapıyı aç yeter." Hwa bir anda elindeki tutuşun güçlendiğini hissetti. Kapıya hasar vermeyi umursamadan tokmağı sertçe çevirdi ve yuvasından çıkardı. Woo'lar kapının karşısındaki duvara kaydılar abileri kapıyı itip açarken.

Hwa ensesinden aşağı inen soğuk tırnaklar hissetti. Bacakları altında titrerken elindeki tokmağı düşürdü.

Ayrışma. Belki de yanlış bir kelime seçimiydi ama buna uygun başka bir kelime bilmiyordu. Hongjoong küvetin içinde oraya buraya dağılmıştı. Siyah, damar gibi görünen ince iplikler birbirinden uzak uzuvlarını bedenine bağlıyordu. Üst dudağından aşağısı yoktu, yerini dolduran siyah ağlar içi görünen kaburgasından aşağı iniyordu. Gözleri kendi rengindeydi ama saçları tamamen beyaza bürünmüştü. Nefes aldığını şişen ağlardan anlıyordu. Küvet dışında banyo kan içindeydi. Aynalara, tavana, fayansa sıçramıştı. Kıyafetleri orada buradaydı. Tuzlu bir koku vardı ve yine o su sesi.

THE DOORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin