Hongjoong nefes nefeseydi ve sertçe öksürüyordu. Uzun zamandır bu kadar çok koşmamıştı. Wooyoung deli gibi kapıya vuruyordu. Nerede olduklarını bile anlamamıştı. Kapı sonunda açılıp da telaşlı Hwang Hyunjin göründüğünde Hongjoong nerede olduklarını anladı. SKZ yurdu.
İkisi içeri girdiğinde diğerlerin çoktan geldiğini gördü. "Siz- ah- nasıl?"
"Bana dünya kapılarını yasaklamadın." Dedi Hwa.
"O her neyse iyi yapmışım." Dedi ve duvara yaslanıp aşağı kaydı. "Kovuldum." Dediğinde Woo hariç diğerleri şaşırdı. "PD benim şeytan olduğuma ikna oldu ve kovuldum."
"O zaman biz de istifa ederiz." Dedi Mingi. "Sensiz olmayacaksa hiç olmayacak hyung."
"İstifa ederseniz tazminat ödemek zorunda kalırsınız."
"O zaman o bizi de kovana kadar işe gitmeyiz. Ne yapacak, yurttan da mı atacak? Hesaplarımıza mı el koyacak? İstediğini yapabilir." Dedi Seonghwa. "Kaptan bunun olabileceğini çok önce söyledi bize, hep hazırdık."
Hongjoong odadaki üyelerine ve SKZ'in iki üyesine baktı. Hyunjin ve Seungmin neden evdeydi bilmiyordu ama hepsine minnettardı. Kendini kontrol edemediği için başlarına gelmeyen kalmamıştı ama her seferinde arkasında durmuşlardı.
"Hyung... bir kapı açıldı." Diye söze başladı Woo. "Çok şiddetliydi. Yöneticinin geldiği zamankinden kötüydü. Ne için açıldıysa iyi bir neden olamaz."
"Yönetici daha da güçlenip gelmiş olamaz mı?" dedi San.
"Bu farklı San. Kaçmamız gerektiğini çok iyi hissediyorum."
"Nereye?" dedi Hyunjin. "Nereye gidebiliriz ki? O adam bizi bulmakta zorlanmıyor ve nasıl yaptığını bilmiyoruz."
"Anahtarı kısmen hissediyor." Dedi Yeosang. Bir gözü kırmızıydı. "Geniş bir alanda gücünü hissediyor. Bir çeşit sinyal bulma gibi, belli bir çapta etkili."
"Yani benim peşimde?" dedi Hwa korku dolu bir sesle. "Harika. Hepinizden uzağa gitmesi gereken benim."
"Olmayacak öyle bir şey." Dedi Yeosang. "Canımı veririm seni vermem hyung." Onun güçlü sözü odadakilerin tüylerinin dikelmesine neden oldu. Ancak hiçbiri farklı düşünmüyordu. Anahtar için değil, hyungları için gerekirse yok olurlardı.
Onun hepsi için daha önce yaptığı gibi.
"Bir plan yapmalıyız."
"Hongjoong sen plan falan yapma!"
"Hwa! Sırası değil!" diye ona çıkıştı. "Bu sefer sen de duyacaksın!" oturduğu yerden kalkıp koltukta onun yanına geçti. "Kapılar artmadan ipliği bulmalıyız değil mi? Hiçbirinizde olmadığına emin misiniz?" çocuklar daha önceki 'bağlasan bilirdik' sözlerini tekrarladılar.
"Hyung da aynı şeyi dediğinizi söyledi. Kaptan siz uyurken ya da kendinizde değilken hatta diğerleri yerinizdeyken yaptıysa ve unutmanızı emrettiyse bunu hatırlamazsınız." Seungmin'in sözleri hepsinin kaptana dönmesine neden oldu. Hongjoong kendini bir duvara vurmak üzereydi. Bir adam ne kadar sır saklayabilirdi?
"Size dedim ki bir ipucu bırakmış olmalıyım. Lütfen sahte ölümümden önce ne yaptığımı ne dediğimi anlatın bana."
"Anlattım ya, düğünümüzü anlattın, beni korumalarını emrettin, savaşa hazır olmamızı söyledin."
"Ben hala Hwa hyungta olduğunu düşünüyorum." Dedi Mingi. "Hyung hatırlamamanın cevabı var işte, Chan hyung gelince bir denesin."
"Nasıl Mingi, nerede olduğunu bilmiyor?" dedi Yunho abisinin bedenini göstererek. "Her yerde olabilir." Hwa ellerini kendi kollarına yasladı. Her yerinde iplik mi aranmalıydı? Hayır, bunu yapamazdı. Yapmak zorundaydı ama yapamazdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE DOOR
FantasyBir anda kötü ikizinizi karşınızda gördüğünüzü düşünün. Size ve sevdiğiniz her şeye zarar veren biri. Gün doğumunda bütün kanıtlarıyla yok olan bir canavar. peki ya sizden başka kişilerin de başına geldiğini öğrenseydiniz? Peki ya çok daha ağır sır...