Karanlık çökmüştü. Şehirden gelen çığlıklar geceyi yırtarak herkese ulaşıyordu. Çatıdaki adamlar çöpleri itekleyip kendilerine oturacak kadar yer açtılar. Etrafları leş gibi kokuyordu ama kendileri de pek iyi kokmuyordu zaten. Chan'ı biraz hırpaladıktan sonra bırakmışlardı. Namjoon eşiyle konuşmaya çalıştı ama kırık kapıyı açmaya korktu. Hongjoong oğlanlardan utandığı için inemedi aşağı.
"Bugün bayağı bir çuvalladık ha?" dedi Hongjoong.
"Daha önce de yaptık."
"Hayır hyung bu başka." Dedi Chan. "Bu sefer fena batırdık. İllüzyon çok güçlüydü, anlamadık. Dikkatsiz davrandık. Geri dönüşü olmayan şeyler yaşandı ama biz hala devam etmeliyiz."
"Neyin geri dönüşü yok?"
Hongjoong ve Chan adamın aklını kaçırdığını sanıp ona baktılar. Hongjoong tekrar tekrar dile getirmek istemese de söyledi. "Ailemizden birileri öldü hyung."
Namjoon güldü. Geriye uzanıp gülmeye devam ettiğinde ikisi onun hepten delirdiğine emin oldu. Ama adam delirmemişti. "Sana bir planım var dedim değil mi Joong?"
"Hyung ölüme bir planın olamaz. Asıl ipliklerinin yok olduğunu gördüm kendi gözlerimle."
"Hongjoong, fedakarlık isteme sırası bende." Namjoon tekrar doğrulup ona gayet ciddi bir ifade ile baktı. "Senin kafanda da bir şeylerin döndüğünü biliyorum ama muhtemelen bir intihar planı yaptın. Bizi de o yüzden buraya getirdin. Bunu yapmana izin verememem. Benim planımla gidelim."
"Senin planın ne ki bizi kurtaracak? Ölümden dönüş yok hyung! Sizin kısmen ölü olmanız bunu değiştirmedi. O ikisini kaybettin."
"Beden ipliği."
Chan ve Hongjoong bilmedikleri şey yüzünde kısa bir bakıştı. "O ne hyung?" dedi Chan.
"Asıl bedenlerimizi bir arada tutan bir ip. Onu aldıkları için biz kısmen ölüyüz. Geri alabilirsek o bedenleri tekrar bağlarım ve güçlü duygularını çekip duygu bedenlerini de geri getirebilirim."
Hongjoong başını eğdi. Kalp kıran bir sesle "Bu sadece sizin için mümkün, değil mi?" dedi. Kendi ailesinin beden ipliği hiç çekilmediği için yok olurken onlarlaydı. Bu plan sadece ölüler için uygulanabilirdi. "Yapabiliyorsan aileni kurtar hyung." Hongjoong oturduğu yerden kalkıp kenara gitti. Arkasından bakan ikili onun bu halini görmekten hoşlanmasa da hepsi kendini sıkıyordu aslında.
"Hyung, bu planı bize boşuna anlatıyor olamazsın. Sadece seninkiler için mi mümkün gerçekten?" diye bir umut sordu Chan. O da kendi kardeşlerini geri istiyordu. O küçüklerin ne kadar korktuğunu hayal bile edemezdi.
"Chan farkında mısın, Hongjoong intihar planından bahsetmedi?" kendi planını anlatırsa o da anlatır sanmıştı ama Hongjoong geçilmez bir kapı gibiydi şu an.
Chan dönüp kenarda oturan adama baktı. Normalde bir planı olduğunda onlara söylerdi ama şimdi sessizdi. Chan, onun tek başına yapmayı düşündüğünü sanıyordu ama onları hiç geride bırakmamıştı ki. Başka bir şey vardı. Ve söylemiyordu.
"Bu yeri daha iyi öğrenmemiz lazım. Burayla ilgili bir şey Hongjoong'u buraya getirdi. Çünkü güvenli falan değil. Baksana." Birkaç bina öteyi gösterdi Namjoon. Çatısında sallanan bir şeyler vardı ve dikkatli bakılınca bunların baş aşağı asılmış insanlar oldukları anlaşılıyordu.
"Nasıl öğreneceğiz? Herkes aklını kaçırmış burada."
"Şehri keşfe çıkmalıyız."
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE DOOR
FantasyBir anda kötü ikizinizi karşınızda gördüğünüzü düşünün. Size ve sevdiğiniz her şeye zarar veren biri. Gün doğumunda bütün kanıtlarıyla yok olan bir canavar. peki ya sizden başka kişilerin de başına geldiğini öğrenseydiniz? Peki ya çok daha ağır sır...