Bölüm 19

56 12 27
                                    

"Ne dedin sen!"

Adamın bağırtısı diğerlerinin korkudan sıçramasına neden oldu. Birbirlerine yardım isteyen bakışlarla baktılar ama ona karşı hepsinin kuvveti yeterli olmazdı. En önde, dizlerinin üzerinde duran ve kanayan kolunu tutan Kihyun yaptığı hatanın cezasının bu kadarla kalmasını umuyordu.

Adam onun hemen önüne gelip yakasından yakaladı. Ona bakması için sertçe sarstı. "Gözlerinden biri beyazdı ve sen bunu şimdi mi söylüyorsun beynini siktiğim!"

"Y-youngjae, inan dikkatimden kaçtığını düşündüm, kör olduğunu falan-"

"Bana bahane uydurma Kihyun! Ondan dayak yediğini söylerken bunu nasıl atladın! Utancından aklını mı kaybettin!" yakasından tuttuğu adamı savurup yere fırlattı. Kihyun toprakta kayıp koluna daha fazla yara aldı.

"Bu gece onlara saldırmayı mı düşündünüz bir de! Ne olduğunu bile bilmediğimiz adama mı!" Banyoların orada da ondan dayak diyen adama baktı. Bakışları onun korkuyla sinmesine neden olduğunda "Hepiniz bir avuç ahmaksınız!" dedi. "O kadını o adam öldürmüş olmalı!"

"Youngjae, gözünün beyaz olması ne anlama geliyor?" diye sordu biri. Adamla birlikte zor fazla zaman geçirdikleri için bir şeyleri az çok biliyorlardı. Ancak Youngjae'nin gözünün rengi hiç değişmemişti, böyle bir şeyden de hiç bahsetmemişti.

Youngjae ellerini saçından geçirip sakinleşmek adına derin birkaç nefes aldı. "Bir bekçi."

"Sen de bir-"

"Benim gibi değil!" sinirle bağırdı. "Ruhunu korumuş ve bekçiyle bütünleşmiş biri." O diyarlardan ve bekçilerin gazabından kurtulmuş biri vardı karşılarında. Hangi bekçiyle birleşmişti, tek miydi, başka yetenekleri var mıydı? Ne amaçla bu ormandaydı ve o kadını gerçekten o mu öldürmüştü?

Bir unvanı var mıydı?

Materyali neydi?

"Onun hakkında hiçbir şey bilmeden saldırmak işimize gelmez. Kihyun, başkalarında garip bir şey gördün mü sabah?"

"Hayır, sadece liderleri. Ve garip bir şekilde çok sadıklar." Dedi hala yerde oturan adam.

"Banyodaki çocuk da bana yüzünü buruşturmaktan fazlasını yapmadı." Dedi Himchan da. "Liderleri bedeninin üzerinde bir kuvvete sahip."

"Elbette öyle!" yanındaki adamların bir anda salak seviyesine indiğini düşünmeye başladı Youngjae. "Onun ne olduğunu tam olarak öğrenmeden bir bok yapmayacağız."

"Imm, patron."

Hepsinin kafası en başından beri sessizce oturup dinleyen adama döndü. Çadırın arkasında bekleyip dinleyen kişiydi bu. O zamanki gibi sessizce dinlemişti olanları ama fark ettiği bir şeyi söylemesi gerekiyordu.

"Ne var Yoohan?"

"Bence o adam ölüyor."

"Neden peki?"

"Sen anlatmıştın, bekçiler diğer insanlara kendi belirtilerini dışardan göstermez diye. O gösteriyor. İnsan vasfı yok olmak üzere demektir, değil mi? İnsan tarafı öldüğünde ortalıkta boş bir bekçi olacak." Yoohan başını yana yatırıp gülümsedi. Bu fikrin patronun hoşuna gideceğini bilerek devam etti. "Onu bizden biri mi yapsak, eminim açtır."

"Ailesi dediği kişilere ihanet etmeyecektir." Dedi Kihyun aceleyle. "Benim enseme balta yasladı diyorum size!"

"Ya çok açsa?"

Yoohan'ın sorusu Youngjae'nin gülümsemesine neden oldu. Tabi ya. Ancak çok aç olduğu zaman kendini gösterirdi. Adam bu gidişle ölebilirdi eğer kendini doyurmazsa. Eğer insan tarafını aşıp bekçiyle temas kurabilirlerse, onu doyurma konusunda ikna edebilirlerse onu yanlarına çekebilirlerdi.

THE DOORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin