Bölüm 6

82 13 0
                                    

Şirkete gitmeleri gerekiyordu. Hem de hepsinin. Bu yüzden önce kabus dolu geceyi hatırlatan eve döndüler. Diğerlerinden aldıkları kıyafetlerle kendilerini gizlemişlerdi. Bu sayede Jongho'nun omzundaki kaptan da çok dikkat çekmemişti. Eve girdiklerinde her şeyi bıraktıkları gibi buldular. Kaptanı yine oturma odasındaki bir kanepeye yatırdılar. Acı yüzünden zor anlar yaşasa da şimdilik iyi gidiyordu. Çocuklar üzerlerini değiştirmek için odalarına gittiklerinde Seonghwa kapıyı arkalarından kapattı.

"Evde kalayım-"

"Olmaz." Hongjoong kesin bir dille reddetti. "Sunbaeden duyduklarımız ikna edici ama hala korkuyorum. Sana bir şey olursa aklımın son kırıntısını da kaybederim. Yanımdan ayrılmıyorsun-"

"Cidden bana dayanamıyorsunuz."

Hongjoong giymek için eline aldığı tişörtü başından geçirecekken donup kaldı. Neyi kast ettiğini biliyordu. İki kaptanın da göz bebeği gibiydi ve bunun farkındaydı. "Yine de benimle geliyorsun."

"Joong." tişörtü elinden alıp ona bakmasını sağladı. "Onu tek bırakamayız. Çok fazla yarası var ve hala senin bir parçan."

"Sana bir şey yapmayacağını nereden biliyorsun?"

"Neden beni öptün?"

Hongjoong bir adım geri attı. Onun tereddüdünü gören Hwa tekrar konuştu. "Aynı nedenden dolayı yapmayacağını biliyorum. Menajeri arayıp midemi bozduğumu ve dinlenmek istediğimi söylerim." Tişörtü diğerinin başından geçirdi. Hongjoong ona gıcık olmuş bir ifadeyle bakıyordu, buna güldü. "Üzgünüm kaptanım ama bu seferlik karının sözünü dinlemelisin."

"Ah! Sinir bozucu!" tişörtün kollarını geçirip hızlıca odadan çıktı. Diğerlerinin hala hazırlandığını görünce oturma odasına gitti. Sessizce uzanan kaptanın başına dikildi. "Sana güvenebilirim, değil mi?"

Kaptan yüzündeki yaralara rağmen rahatsızca gülümsedi. "Bunu diyeceğini biliyordum." Konuşması zor anlaşılıyordu. Elini kaldırıp içeriyi gösterdi. "Hwa kalmak istedi değil mi?"

"Nereden anladın?"

"Hongjoong, biz biriz."

Hongjoong sinirle gözlerini devirdi. Ona bir adım daha yaklaştı. "Soruya cevap ver." Eliyle karnındaki büyük yaraya ufakça bastırdı. Acıyla kırışan yüzünü görünce hemen pişman oldu ama yüzüne yansıtmadı.

"Güvenebileceğini bilmene rağmen soruyorsun. Ona dokunmayacağım." Sol elini kaldırıp "Kaptan sözü." Dedi.

"Kaptan sözüyse gözüne bir çizik atalım."

"Joong, ciddiyim. Yaptığım şeylerden dolayı pişmanım ve bunu kapatmak için ne gerekiyorsa yaparım." Bir anda ciddileşen sesi Hongjoong'u şaşırttı. "Asla ona ya da bir başkasına bunları yapmazdım ama o şey sözünü dinlemediğim her seferde çocuklara zarar veriyordu. Kötünün iyisini seçmek zorunda kaldım."

Hongjoong başını çevirip elleriyle yüzünü sıvazladı. Cidden boktan bir seçim yapmak zorunda kalmıştı. Tekrar ona dönüp "Açtığın yaraları telafi etmezsen bozuşuruz." Dedi. Şu durumda ona diyecek daha fazla şeyi yoktu. "Çocukları da geri getireceğim, bu yüzden iyileş."

"Hyung, biz hazırız!" Yunho'nun bağırışıyla Hongjoong diğerine uyaran bir bakış daha atıp kapıya yöneldi. Ayakkabısını giydikten sonra peşindeki diğerleriyle çıktı. Aklı hala Seonghwa'daydı ama nedense bir nebze rahattı.

Şirkete vardıklarında kişisel programlarını takip etti hepsi. Yorgunlardı, kafaları karışıktı ama hala çalışmaları gerekiyordu. Kişisel acılarını geri plana atıp profesyonel idoller olmak onlar için gündelik bir alışkanlık olmuştu. Bir yandan da şeytanların fısıltılarını engelliyordu meşguliyet.

THE DOORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin