Menajer Lee kapının kilidini kendi anahtarı ile açtı. Peşindeki kameralar ile içeri girdi. Yüzünde maskesi olduğu için yüzünün çekilmesine aldırmadan yavaş adımlarla odaların olduğu koridora girdi. İlk odaya girip Mingi ve Jongho'yu uyandırmak için yataklara yaklaştı. Jongho'yu çoktan uyanmış görünce omuzlarını düşürdü. Uyurken çekmeyi planlamışlardı. "Günaydın Jongho."
"Günaydın menajer-nim. Geç kaldınız." Dedi gülümseyerek. Menajer, çocuğun ona takıldığını bildiği için gülüp Mingi'ye yaklaştı. O uyuyordu. Omzundan tutup sarstı. "Mingi-ah, uyan."
"Hyung beş dakika daha."
"Kalkmalısın." Dedi gülerek. Onu abisiyle karıştırmıştı.
"Hyungggg! Git kocanı kaldır!" örtüyü başına çektiğinde menajer yüzünün yarısı maskeyle kapalı olsa da belli olan şaşkınlıkla baktı kameraya. Onun zorlandığını gören Jongho abisinin yanına geldi. "Hyung, Yunho geldi."
"Ne, nerede!" Mingi birden doğruldu, kamerayı görünce korktu ve çığlık attı. "Menajer-nim! Hiç komik değil!" örtüyü çenesine kadar çekti yine.
"Yunho'dan mı korkuyorsun Mingi?"
"Yok, şey, ona şaka yapmıştım da. İntikam için geldi sandım." Diye uydurdu uykulu olsa da. Resmen yalan söylemeyi öğrenmişti. "Çekim başladı mı?"
"Evet, diğerlerini de kaldıracağım." Menajer peşindeki kameralarla bir sonraki odaya girdi. San ve Yeosang hala uyuyordu. Sorun çıkmadan onları uyandırmayı başardı. İki çocuk yavaşça uyanırken kameraya el salladılar. San hala kollarında olan peluş oyuncakla çıktı yataktan.
Sonraki odaya girdiğinde Yunho ve Wooyoung'u yarı uyanık buldu. Çok şaşırmadı ve sadece onlara çekimlerin başladığını söyledi. Yunho menajere tatlı bir şekilde gülümserken Wooyoung mızmızlanıyordu. Onların yanından çıkıp son odanın kapısını açtı, açtığı gibi geri kapattı.
Bu çocuklar onun sonu olacaktı.
Kapıyı yavaşça geri açtı. Odaya girerken kameraman da bunu çekip çekmeme konusunda tereddüde düşerek peşinden geldi. Yatağın önüne geldiklerinde menajer kameramana baktı. İkisi de şaşkındı.
İkisi iç içe geçmiş uzuvlarıyla, üstlerinde kıyafet parçası olmadan, birlikte yatıyorlardı. Başka üyelerde buna alışkınlardı ama Hongjoong? Hongjoong ten göstermez, diğerleriyle uyumaz, böyle sarılmazdı. Şimdi ise Seonghwa kollarından kayıp gidecekmiş gibi tutuyordu onu. Hongjoong, Seonghwa'nın göğsünde yatıyordu, yüzü boynuna gömülmüştü. Elleri belininin etrafından dolanmıştı. Seonghwa dudaklarını diğerinin alnına yaslamıştı, kolları sırtını sıkıca kavrıyordu.
Örtünün altında başka kıyafetler olduğunu umdu iki adam. Menajer uzanıp Seonghwa'nın koluna dokundu, tutup sarsacaktı uyandırmak için. Ancak ona dokunduğu anda Hongjoong gözlerini açtı ve onu bileğinden yakaladı. "Dokunma!"
"AH! Benim- korkuttun beni! Benim, Menajer Lee!" Menajer elini çekmeye çalıştı ama Hongjoong hiç de yeni uyanmış gibi durmayarak, deli bir güçle tutuyordu onu.
Hongjoong gözlerini kırpıştırdı. Menajer olduğunu yeni fark etti ve hemen bıraktı. Yavaşça doğrulurken "Üzgünüm! Refleksti!" dedi. Onların sesine uyanan Hwa kamerayı görünce irkilse de idol hayatına alıştığı için hemen toparlanmaya başladı. Ellerini çözdü diğerinin vücudundan.
"Siz ne zaman bu kadar yakınlaştınız?"
İki adam birbirine baktı. Çıplak üstleri ve kamera asla mükemmel ikili olamazdı. Hongjoong diğerinin üzerinden kalkarken "Kaç yıldır yakınız menajer-nim, biliyorsunuz." Diye mırıldandı. Yatağın kenarından sarkan tişörtü üzerine geçirdi hemen. Hwa yataktan çıkıp dolaptan kendine bir şey aldı giymek için.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE DOOR
FantasyBir anda kötü ikizinizi karşınızda gördüğünüzü düşünün. Size ve sevdiğiniz her şeye zarar veren biri. Gün doğumunda bütün kanıtlarıyla yok olan bir canavar. peki ya sizden başka kişilerin de başına geldiğini öğrenseydiniz? Peki ya çok daha ağır sır...