Bölüm 43

14 4 2
                                    

Ev gerçekten bir cadınınki gibiydi. Her yerde saksılar, garip kavanozlar vardı. Köşede yana ateş ve üzerindeki kazandan bahsetmeye gerek bile yoktu. Tahtadan yapılmış olsa da sağlam duran evin bir bodrum katı ve üst katı daha vardı. Oturacak yer evdeki eşyalar tarafından işgal edildiği için yoktu. Chan eve girdiğinden beri başlarına gelenleri anlattığı için çocukların nerede beklediğine bakmadı. Onları titreyen yavru kediler gibi kapının önünde görmeyi beklemiyordu.

"Bir yere oturun."

"Hyung, bir şeyi tetiklemeyiz değil mi? Bir büyüyü falan?" diye sordu Jisung.

"Oturun çocuklar, bu evde hiçbir şey ben izin vermeden patlamaz." Dedi cadı. Chan'ı oturttu bir sandalyeye ve onu incelemeye başladı. "Yaraların daha iyileşmemiş. Eminim daha kötü durumda olanlarınız da vardır. Size ipliklerinizi yok edip dünyada huzurla yaşama seçeneği sunduğumda kabul etmeliydiniz."

"Böyle bir seçenekleri mi vardı?" diye sordu Minho. "Hyung neden kabul etmediniz?"

"Çünkü... ah, bu nasıl açıklanır-"

"Güç zehirlenmesi?" dedi Lilian ve kaşının tekini kaldırdı. "Ah ya da ego! Hatta dur, daha iyisini biliyorum, yapmacık maskülen."

"İstediğin kadar alay et. Kalma nedenimizi çok iyi biliyorsun."

"Bu yüzden bunları sıralıyorum. Siz erkekler bu taraftaki sorunu çözmeyi istediniz. Gerek yoktu!"

"Sen de buna uğraşıyorsun?"

"Benim gidecek bir yerim yok. Sizin dünyanızdan yüz yıllar önce koptum ben. Sizinse var. Dönecek aileleriniz bile var ama savaşı seçtiniz." Lilian dolaplardan aldığı birkaç şeyi elindeki sahana attı. "Özellikle o kaptan, ah o deli adam! Onu dize getirebilecek birinin varlığı için hala dua ediyorum."

"Aslında o kişiyi buldu. Bir karısı- yani partneri var artık."

Lilian şaşkın bir ifade ile ona döndü. "Onun gibi her limanda gönül eğlendiren adam evlendi mi?"

"OHA!" Changbin bağırdıktan sonra elini ağzına kapattı. "Hongjoong hyung bunu mu yapıyordu! Sadece Namjoon hyung değil miydi!"

"Lilian! Neden onların kafasını karıştırıyorsun? Çocuklar olmadı öyle bir şey."

"Wooyoung'a bir güvercin gönderebilir miyim?" dedi Changbin kafesteki hayvanları gösterip.

"Her limanda aynı adamla sevişirdi. Deli kaptan, şimdi eşinin sözünü dinliyor ha? O kadınla tanışmalıyım."

"O bir erkek."

"Böylesi ona daha çok yakışıyor. Bunu iç."

"Ne bu?"

"İç dediğimde iç."

Chris kadının sorgulanmayı sevmediğini hatırlayınca gözünü devirip bardaktaki sıvıyı tek seferde içti. Tadı berbat bile değildi, daha beter bir şeydi. Yine de bedenindeki acıların yavaşça azaldığını hissettiğinde tadını sorun etmedi. "Bir adam var, sadece uzaktan görüp duruyoruz. Her yerde ve en olmayacak zamanlarda bile etrafta bitiyor. Sence kim?"

"Ben cadıyım Chris, müneccim değil."

"Cadılar müneccimlik yapamıyor mu?" Seungmin'in sorusuyla kadın ona döndü ve oğlan Changbin'in arkasına saklandı. Kadının gözleri bile mızrak gibiydi.

"Bir planınız vardır diye umuyorum."

"Var ama senin hoşuna gideceğinden emin değilim."

"Ah." Kadın avucunu alnına yasladı. "Şimdiden stres oldum. Planı Namjoon yaptıysa yıkım yakın demektir. Edward yaptıysa ölüm yakın demektir. Sen yaptıysan idare ederim ama eğer hep birlikte yaptıysanız ben yokum."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: a day ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

THE DOORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin