Çığlıklar ve boğuk hava odadaki herkesin korku filminde gibi hissetmesine neden oluyordu. Bir anda gelişen olaylar önüne geçilemeyecek sonuçlara kapı açmıştı. Kendini korumaya çalışanlar ve kaçanların ortalığı iyice karıştırdığı bu durumu kimse öngörememişti. Tam da her şey, hayatları normal akışında gidebilecekken, bu düzeni korumak için her şeyi yapmışken bütün çabaları bir bir yok olmuştu. Tekrar kurtarılamayacak biçimde hem de.
Pratik odasında geçen üçüncü saatin sonunda daha önceki yansımalar ve kesintiler yine olmuş, çalışanların korkularına korku katmıştı. Kameraya yansıyacağından korkan çocuklar beceriksizleşmiş, yanlış adımlar atmıştı. Odada bir tuz kokusu yayılmaya başlayınca korsanlar diğerlerinin görmediği bir şeyi aramaya başlamışlardı. Gelen şey ise hiç de saklanma gereği hissetmeden aynayı açmış, kendini göstermişti.
Keşke o sırada bu odada yalnız olsalardı.
Aynadan geçen şeyi herkes görmüştü. Crooked Man'i andıran ama şapkasını unutmuş bir canavar aynadan geçip iğrenç bir bağırtı koparmıştı. Saldırdığı ilk kişi ise San'dı. Çocuk ona karşı koysa da ayakları zeminde geriye kaymıştı ve kolu çoktan kesilmişti.
"ODADAN KAÇIN!" Hongjoong çalışanlara bağırıp onları göndermeye çalıştı. Tekrar bu halde yakalanmamaları gerekiyordu ama şu an ününü kurtarmayı düşünemezdi. Hayat kurtarmaları gerekiyordu. Çalışanlar çocukların onlara açtığı yoldan kaçarken koreograf kapıda durdu. "GİDİN DEDİM!"
"S-siz gerçekten i-insan de-değilsiniz- ughh!"
Çocuklar donup kaldı. Çünkü koreograf göğsünün tam ortasından darbe alıp arkasındaki duvara çarpmıştı. Yarası büyüktü ve fazlasıyla kan kaybediyordu. Ölecekti.
"Kaptan!"
"Kurtaramayız! O sadece bir insan! Yapabileceğimiz hiçbir şey yok!" Kaptan odadaki yaratığa odaklanmayı seçti. Elini kaldırıp sicimler attı ve ona saplanmalarını sağladı.
"Ölürse kendimizi kurtaramayız!"
"Artık bitti Yunho!" Kaptan ona döndü ve gözlerindeki umutsuz ışıltıları ona gösterdi. "Artık idol olamayız. Ölü birini diriltemem, ipliğini çekemem, bitti!"
"KKKKGGGGHHHHH!"
Canavar pes etmeyip bu sefer uzun kolunu Mingi'ye savurdu ama çocuk kenardaki ışık ayağını kapıp bir kılıç gibi savurdu ve onun saldırısından kurtuldu. Canavar bir kere daha bağırdı ama bu sefer mavi sicimler ona saplandı ve onu itti. Aynadan tekrar geçen ve bu sefer geri kalkamayacak olan canavarın arkasından Wooyoung ayna perdesini çekti.
Hızlı ve derin soluklar dışında odada başka ses yoktu. Işıklar hala düzensizdi ve boğucu koku hala havadaydı. Buradan hemen çıkmaları gerekiyordu. "Gemiye... GEMİYE!" Hongjoong ne olduğunu anlayacak kadar şey yaşamıştı, o şeylerin insanlara bu kadar net görünmesinin tek bir anlamı vardı. Şimdi ise savaş, belki de kıyamet kapılarına dayanmıştı.
Her şeyi yoluna soktuğunu sanmıştı oysaki.
Kaptan odanın zemininde saklı olan çemberden Diyar'a bir kapı açtı ve zeminin çökmesi ile oradan ayrıldılar. Havada süzülerek başlayacaklarını sandıkları geçiş suyun dibinde başladı ve çocuklar hazırlıksız yakalanıp nefeslerinden olduklarında yukarı çırpındılar. Birbirlerini çekerek yüzeye çıktıklarında onları deli bir fırtına karşıladı.
Gemi yoktu.
"Hyung! Ne oluyor!" Jongho abisindeki telaşı saatler önce görmüştü ama ses etmemişti. Artık sormadan bekleyemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE DOOR
FantasyBir anda kötü ikizinizi karşınızda gördüğünüzü düşünün. Size ve sevdiğiniz her şeye zarar veren biri. Gün doğumunda bütün kanıtlarıyla yok olan bir canavar. peki ya sizden başka kişilerin de başına geldiğini öğrenseydiniz? Peki ya çok daha ağır sır...