Bölüm 22

56 13 0
                                    

Ertesi sabah şirkete geldiklerinden beri Hongjoong kahkahalarla ona gülen üyelerine ters bakışlar atıyordu. Harbiden papaz getirmişlerdi. Papaz 'durum' ciddi diye yanında ona yakın adamla gelmişti bir de. Çalışanlar onları korkuyla izlerken çocuklar Hwa'nın sus demelerine aldırmadan gülüyordu.

Hongjoong odanın ortasında, bir leğenin içindeki kutsal suyun içinde oturuyordu. Adamlar tütsüler ve mumlar yakmışlardı. Yüksek sesle dua ediyorlardı ama dua Latince olduğu için kimse bir şey anlamıyordu. Arada kaseyle başından su döken adam Hongjoong'un sabrını sınıyordu. Sırılsıklam olmuştu.

Adam duasını bitirdiğinde Hongjoong sonunda bitti diye sevinirken bir anda üçü birden başka bir dua okumaya başladılar. Bu sefer yüzüne atılan su, burnuna ve gözlerine girince eliyle yüzünü sıvazladı, burnunu temizledi. Onun bu tavrı çocukların daha çok gülmesine neden oldu.

Odanın kapısı açılıp da içeri PD girince Hongjoong sıkılmış bir tavırla elini salladı adama. "Hoş geldiniz PD-nim. Sabah duşunuzu aldınız mı?"

"Bu da ne? Ne yapıyorsunuz?" bir çocuğa bir adamlara baktı. Hala gülen çocukların üzerinde çok durmayıp çalışanlara baktı sorar gibi sonunda. "Vaftiz mi ediliyor?"

Wooyoung diğerlerinden daha şiddetli bir kahkaha attığında Yunho çocuğu kolunun altına çekti. Din adamlarına saygısızlık etmek istemezdi ama komik bir durum olduğu inkar edilemezdi.

"Hayır efendim, içimdeki kötü ruhu çıkarıyorlar... ya da kokuyu." Kahkahalar artarken Hongjoong eğlenen bir ifade ile baktı çalışanlara. İşe yaramayacağını biliyordu ancak onların da bunu görüp komik bir şekilde kaybetmeleri keyifliydi.

"Yeter bu kadar- bayım durun lütfen, dua etmeyi kesin." PD dua eden adamları susturup Hongjoong'un yanına geldi. Çocuğa bakarken omuzları düştü. "Neyin içindesin sen?"

"Su."

"Kutsal su."

"Pardon papaz efendi, kutsal suymuş PD-nim. Burnuma girdiğinde sadece su gibi koktuğundan yanlış anlamış olmalıyım." Bu adamlarla uğraşmaktan deli gibi keyif alıyordu.

"Kalk oradan, zavallı çocuk. Bayım sizi de buraya kadar yormuşlar, bu çocuğun içinde kötü bir ruh falan yok. Lütfen eşyalarınızı toplayıp gidin." Hongjoong her yeri ıslatarak leğenden çıktı. Yanına gelen Yunho onu havluya sararken hala gülüyordu.

Din adamları toplanıp gittikten sonra PD çalışanları boncuk gibi dizmiş azarlamaya başlamıştı. "Aylardır bu şirkette kimin bu çocukla bir derdi var diye düşünüp duruyordum. Çalışanlarımın büyük bir kısmıymış meğer! Koreograftan duydum dün olanları. Açıklamasına rağmen onu kışkırtmaya devam etmişsiniz. O da onuru olan bir adam! Başını eğip bu saçmalıkları dinleyeceğini düşünmediniz herhalde!"

"A-ama efendim, Bay Kim-"

"O adamı kovma nedenim Hongjoong'a karşı yaptığı asılsız suçlamalardı. Kendi gözlerimle gördüm kamera kayıtlarını. Hongjoong ona parmağını bile sürmedi."

"PD-nim, şu sıralar çok fazla şey oluyor ve merkezinde o var. Onu sorgulamanız gerekmez mi?"

"Sekiz gün boyunca alıkonulmuş ve kalbi bir kere durmuş çocuğa suç mu bulayım! Bu şirketin adını bu kadar duyuran kim sanıyorsunuz! Biraz saygınız olsun!"

Çalışanlar başlarını eğip ellerini önlerinde bağladılar. Patronlarına karşı gelecek kadar cesur değildi hiçbiri. Adam yeterince sinirli görünüyordu zaten. PD eliyle San'ı yanına çağırdığında çocuk dünkü kavganın azarını yiyeceğini anladı. Yanına gidip ellerini önünde bağladı.

THE DOORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin