Bölüm 34

52 11 5
                                        

"Onu nasıl durduracağız?"

Namjoon ve Jungkook her an saldırıya uğrayacakmış gibi bekliyordu. Bacakları hafif kırık, elleri ilerde ve gözleri avcıda. Düşüşten sonra yapmaları gereken ilk şeyin diğer üyeleri bulmak olduğunu sanmışlardı. İniş zaten zor olmuştu, beklemedikleri bir yere inmişlerdi üstelik. Çöldeki ağaçlık tek yerdelerdi. Buradan çıkmak için fazlasıyla sık ağaçların arasından ve zehirli suların üzerinden geçmeleri gerekiyordu. Ancak daha yollarının başında biriyle karşılaşmışlardı.

Minho.

"Uyanması lazım hyung. Kendisi kontrol edemediği sürece avcıyı geri çekemez." Dedi Jungkook. Bu hediyeyi ona verdiğinde bedeninde en çok kontrol sahibi olan kişiye vermeye dikkat etmişti ama Minho bile bir yere kadar kontrolü sağlayabiliyordu. Şu anki durumundan anlaşılıyordu zaten kontrolün onda olmadığı.

Ağzından akan kanlar çenesini, boynunu ve kıyafetinin yakasını kirletmişti. Gözleri siyahtı ama biri yarı kapalıydı, tahminen yara almıştı. Üstü başı pislik içindeydi, nereden geçmişti ya da nereye girmişti? Sol eli olması gerekenden farklı bir açıyla duruyordu. Ayağında ayakkabıları yoktu ve ayakları da kan içindeydi. Avcı kedilerden biri gibi hafif eğilmişti, saldıracak gibiydi.

"Bu şey sende de yok mu? Başka bir yöntemi olmalı."

"Olmadığını biliyorsun."

Minho onlara doğru yalpaladığında ikisi geriye kaçındı. Ancak Minho yalpalamaya devam ediyordu ve dengesini kaybediyor gibiydi. Elini karnına koyup doğrulmaya çalıştı ama kusacak gibi ileri attı boynunu. Jungkook bunun ne demek olduğunu biliyordu. "Hyung, biraz uzakta duralım."

"Yeterince uzak değil miydik!"

"Ona biraz alan verelim. Kusacak." Dedi Jungkook geri geri giderken.

"Ne kusacak?" dedi Namjoon ama çoktan geri kaçmıştı.

"Ne yakalayıp yediyse."

Minho dizleri üzerine düştü. Ağzı çenesini kıracak kadar açıldı ve sertçe öğürdü. Sırtını büken öğürmeler ardı ardına geldi ve çocuk tırnaklarını toprağa geçirdi. Kusmaya başladığında Namjoon başını çevirdi. Parçaları olan bir şey kusuyordu! "Ne yemiş olabilir!"

"İnsan olmadığını umalım hyung."

Uzun ve nefessiz öksürükler çocuğun karnını daha çok kasmasına neden oldu. Kanla karışık diğer şeyler boğazından kayıp önüne boşalırken zihni berraklaşmaya başladı. Bir gözü kendi rengine döndüğünde Minho korkuyla bağırdı ama bağırtısı yarım kaldı. Başka bir öğürme onu bölüp daha çok şey çıkarmasına neden oldu.

"On yardım etmeliyiz. Her şeyi çıkarırsa uyanır." Dedi Jungkook ve çocuğun yanına gitti. Kendini kasıp kusmaya devam eden çocuk onun koluna tutundu hayatı buna bağlıymış gibi. Namjoon da öteki tarafına geçti. Onun şiddetle titreyen bedenini tutmaya çalıştı.

Bir şey yarısına kadar çıkıp boğazında kalınca panikle bağırdı Minho. "H-hyu-hyung!"

"Sakin ol! Alıyorum!" Jungkook uzun şeyi ağzında görebildi. Parmaklarıyla yakalayıp dışarı çekti. Ancak düşündüklerinden uzundu. Siyah ve kemeri andıran şey çocuğun boğazından gelmeye devam etti Jungkook çektikçe. Minho'nun gözleri geriye kaydı ve ağzından daha çok sıvı aktı midesi bulandıkça. Sonunda o şey tamamen çıkınca Minho başını eğip öksürdü.

"Ne o?"

"Sanırım... bağırsak?"

"Sikeyim! L-lütfen söyleme!" Minho ağzındaki tattan kurtulmak için tükürdü, tişörtün eteğine sildi dilini. Hiçbiri işe yaramadı. "K-kardeşlerim, onları kaybettim!"

THE DOORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin