6

161 13 4
                                        


Güçlükle ayağa kalkıp etrafta ki insanlardan yardım istedim. Ama sanki görünmezmişim gibi davrandılar, duymamazlıktan geldiler. Kimse göz ucuyla bile bakmadı. Eğer daha fazla oyalanırsam gerçekten korktuğum şey başıma gelecekti. Ve ben buna hayatta dayanamazdım.

Hemen o herifin arkasına geçtim, bu şeyi yaptıktan sonra olacaklardan korkuyordum ama yapmasaydım Siwoo ölebilirdi.

O arkasında olduğumu görmemişti, sadece çıldırmışçasına Siwoo'yu boğuyordu. Tüm cesaretimi toplayıp bacaklarının arasına, kasıklarına doğru sert bir tekme attım. O anında acı ile inleyerek yerde kıvranmaya başlayınca gözüm Siwoo'ya döndü. Yere uzanmış elleri ile boğazını tutup öksürüyordu, nefes almakta güçlük çekiyordu. Hızlı bir şekilde ona doğru eğildim. Üst vücudunu kaldırıp oturur pozisyonuna getirip sarıldım. "Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim." Sürekli özür diliyordum, çünkü tüm bu olanlar babam olacak o itin suçuydu.

Nefesini düzelttikten sonra gözlerime bakabildi. Ellerini yanağıma koyup gözyaşlarımı sildi. "Hayır Yuna, özür dilemesi gereken sen değilsin. Bak iyiyim, ağlama lütfen." Kafamı olumlu anlamda sallayıp sıkıca sarıldım. Bir elim ensesini tutarken diğer elim saçlarına daldı. Yağmur yüzünden sırılsıklam olmuş saçlarına.

Oda bana sıkıca sarılıp kafasını boynuma gömdü. Onun bana sarılışı içimi huzurla doldurmuştu. Dudaklarım bu huzurun karşısında yavaşça kıvrıldı. Ama bu mutluluk uzun sürmedi. Çünkü saçlarıma sertçe yapışan bir el hissetmem ile daha ne olduğunu anlamadan geriye doğru sürüklendim. Ben acı içerisinde inlerken, o herif ağzının içinde homurdanıyordu. Acı ile sımsıkı yumduğum gözlerimi araladığımda Siwoo'nun bağırarak peşimizden koştuğunu gördüm. Eğer gelirse bu sefer harbi zarar görürdü.

"Gelme, Siwoo git! Gelme!" Diye bağırmaya başladım. "Yuna! Korkma olur mu?!" Koşsada yetişemiyordu. En sonda bir arabanın yanında durdu ama elleri hâlâ saçlarımdaydı. Saç diplerim öyle zonkluyordu ki gözlerimin önü kararmıştı.

Arabanın arka kapısını açıp beni içeri fırlattı. Üst üste vücuduma aldığım bu darbeler yüzünden canım gerçekten acıyordu. Siwoo, bize yetiştiğinde oturduğum tarafın kapısını açmaya çalıştı ama başaramadı, o adam da arabaya binip motoru çalıştırmıştı. Siwoo, kapıyı açamayınca cama vurmaya başladı ama o da işe yaramadı. Onu az da olsa sakinleştirmek istiyordum. O yüzden iki elimi de açarak cama koydum, o da aynısını yapıp ağlamaya başladı. Konuşmuyorduk, sadece sessiz çığlıklarımız ile iletişime giriyorduk, bakışlarımız ile anlaşıyorduk.

Araba hareket etmeye başladığında camdan ayrılmış ve ellerim ile kulaklarımı kapatmıştım. Her geçen saniye korkum gittikçe büyüyordu ama belli edipte onun kendini yüceltmesine izin veremezdim. Vermeyecektim. Yol boyunca sadece bana, anneme ve abime küfürler savurdu. Buna öfkelensem de bir şey diyemedim.

Bir kaç dakikanın ardından eve gelmiştik, ilk kendi indi sonra saçlarımdan tutarak beni indirdi. Evin içine doğru sürükledi, evin kapısını açtığında ayakkabıları çıkarmadan içeri girdi ve beni duvara fırlattı. Sert bir şekilde omuzumu duvara çarpıp yere düştüm. Tanrım, bugün sağlam bir şekilde dayak yiyecektim. Yağmur yüzünden uzun süredir ıslak duruyordum ve üşüyordum. Bir de üstüne hasta olacaktım. Bu tarz olaylar için neden scriptimde önlem almamıştım ki?

Shifting NöbetimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin