__________________________________________Bilincim yerine geldiğinde yemyeşil ağaçlarla kaplı bir ormandaydım, etrafta ki kuş sesleri ışıl ışıl geliyordu.
Oturduğum yerden hızla doğruldum ve etrafı gezmeye başladım. Biraz ilerledikten sonra karşıma bir bank çıktı. Bankta bir kadın oturuyordu, çok yaşlıydı. Bembeyaz saçları kalçasına kadar uzundu, masmavi gözleri ile ağaçlara odaklanmıştı.
Yavaş adımlar ile yanına ilerledim ve bankta yanına oturdum. Ağaçlara bakmaya devam edince dayanamadım ve sessizliği ben bozdum. "Ağaçlara bakınca ne görüyorsun?" Kadın ufak bir öksürük ile boğazını temizledi ve konuşmaya başladı. "Görmek istediğim dünyayı." Görmek istediği dünya mı? "Görmek istediğin dünya nasıl bir yer?" Bakışları hala önümüzde ki ağaçlardaydı. "Huzurlu ve güvenli bir dünya." Aklıma değişik sorular geliyordu.
"Tanrı mısın? Öldüm mü yoksa? Ne ara öldüm ki? Beni cezalandırmak için mi geldin?" Ardı ardına defalarca soru soruyordum, sormakla da haklıydım ama. Tek nefeste tüm soruları sorarken yanımda ağaçlara bakan kadın ufak bir şekilde kıkırdamıştı. "Hayır, ben ne tanrıyım ne de seni cezalandırmak için geldim. Ayrıca daha ölmedin." Kafam iyice karışmıştı.
"Peki kimsin?" Sonunda bakışları bana döndü. Yüzünde ki anne şefkati belli olan bir gülümseme yerleştirdi, elini sakince kaldırdı ve belime kadar uzanan saçlarımı okşadı. Sanki beni daha önceden tanıyordu, hiç yabancılık çekmiyordu saçlarıma dokunurken. Bir kaç kere daha saçımı okşadıktan sonra gözlerimin içine baktı. Yalan yok, gözlerime bakarken garip hissetmişim ama belli etmedim.
"Ben Wigen." Dedi ellerimi tutarken. "Wigen mi?" Kafası ile onayladı. "Peki, Wigen. Neredeyiz? Ve neden buradayım?" Gözlerini tekrar ağaçlara çevirdi. "Yung'dayız. Ve sen tam 1 aydır komadasın." Komada olduğumu biliyordum ama 1 aydır uyanmamış mıyım?!! Vay bee. Siwoo kim bilir ne hallerdeydi.
Ardından tekrar bana baktı. "Yung mu? O ne?" Ellerimi bıraktı ve ayağa kalktı. Onun arkasından bende ayaklandım. Yavaş adımlar ile bir ağacın önüne gelip durdu. "Yung; sizin dünyanız ile öteki dünya arasında bir kapıdır. Ve bizim görevimiz ise öteki dünyadan kaçan kötü ruhları yakalamak." Kötü ruh...
"Kötü ruh ta ne?" Ardından bir kapı belirdi önümüzde. Kapının arkasına baktım ama hiçbir şey yoktu. Ben melül melül bakarken, Wigen kapıyı açtı.
İçeri doğru baktım ve gördüğüm şeyler ile gözlerim dehşet içinde açıldı. Kapı bir otel odasına açılmıştı, her yerde kanlar vardı. İçeriden bir adamın çığlık sesleri geliyordu. Korku dolu gözlerimi Wigene çevirdim, sakin ve boş gözlerle içeriye bakıyordu. "İçeri gir Yuna, görmeni istediğim bir şey var." Ne kadar korksam da içeri girdim. Etrafa baktım, kalbim güm güm atıyordu. Wigen önüme geçip sesin olduğu odaya girdi. Bende hemen arkasından ilerledim, her adımımda sesler git gide artıyordu.
İçeriye girdiğimizde kapı arkamızdan kapandı. Gözlerim ile etrafı taradım, banyodaydık. Fakat beyaz zeminler kan ile kaplanmıştı. Kanın kaynağına baktığımda şoka girdim, karşımızda delirmiş bir kadın vardı. Elinde ki vazo ile adamın kafasına vuruyordu, gözlerimi Wigene çevirdim ve elini çekiştirdim.
"Wigen neden duruyorsun? Yardım et, yoksa adam ölecek." Bakışları bana döndü, gözlerinde ki hüznü görebiliyordum. Kafasını iki yana salladı. "Yapamayız Yuna, geçmişteyiz şuan. Yani bu gördüğün her şey önceden yaşanmış olaylar ve gördüğün o kadın, kötü ruh." Kafamı iki yana salladım, hızla yerde ki can çekişen adama yöneldim. Fakat adam artık hareket etmiyordu. Gözlerimi kadına çevirdiğimde ise bir kaç adım geriledim. Kadın büyük bir sevinçle yerdeki cansız bedene yüzünü yaklaştırdı. Cansız beden ile kadının yüzleri arasında 1-2 karış vardı, ardından adamın saçından tutup kafasını kaldırdı ve ağzını açtı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shifting Nöbetim
LosoweDört yıldır shiftingi deneyen Neslihan'ın başarısız denemeleri bir gün son bulur ve kendini The Uncanny Counter gerçekliğinde bulur. Bakalım Neslihan'ın, ya da dr'de ki adı ile Yuna'nın başına ne gibi olaylar gelecek? Omuzlarına binen bu yükü taşıya...