___________________________________________Aradan 2-3 ay geçmişti ve sevgilimin doğumgünü yaklaşmıştı. Tam 5 gün sonra, yani 29 Haziran da Siwoo artık 18 olacaktı.
Tabi bu süreçte sevgili olduğumuzu avcılar, Siwoo'nun annesi(kayınvalidem) ve abim öğrenmiş, bizi ise anlayışla karşılamışlardı. Onların bizim hakkımızda ki düşünceleri ve bizim için yaptığı onca güzel şeyler beni çok mutlu etmişti. Siwoo'ya karşı sanki ailelermiş gibi davranıyor, onu asla dışlamıyorlardı.
Ayrıca sadece onlar değil, okuldakilerde -sıçan da dahil- öğrenmişlerdi. Bir kişi hariç herkes çok mutlu olmuş ve bizi tebrik etmişti. O kişinin kim olduğunu söylememe gerek yoktu, hepiniz anlamışsınızdır zaten.
Bu 2-3 ay içerisinde bu kadar güzel şey olurken kötü şeyler de peşimizi bırakmamıştı. Bir sürü kötü ruh çıkartmıştık, bir sürü yaralar almıştık, bir sürü acılarımız olmuştu. Ama canımı yakan bunlar değildi. Canımı en çok yakan babamın yanında olamamaktı.
Evet doğru duydunuz. Onun en çok ihtiyaç duyduğu zamanda ben yanında yoktum. Çünkü bu tamamen onun isteğiydi. Ne kadar itiraz etsemde sözümü dinletememiştim.
Babam Motakı bizzat tembih ederek 'Yuna mahkemeye gelmesin. Eğer onunla karşılaşırsak dayanamam. Cezamı çektikten sonra yüzleşmeliyim.' demişti. Buna itiraz etsemde Motak ve diğer avcılar mahkemeye gitmeme engel olmuştu.
Motak'ın söylediğine göre 3,5-4 yıl hapis cezası yemişti. Ona tam kavuşmuşken tekrar ayrı kalıyorduk. 3,5-4 yıl kolay bir zaman dilimi değildi. Ama kendimi avutmak zorundaydım. Çünkü sevdiklerimin yanında güçlü durmalıydım, özellikle de abimin...
Ona bu olayın doğru olduğunu, o kötü ruhun bize yalan söylemediğini anlattığımda yıkılmıştı. Annemin bir katil, babamın ise bu işe ortak olduğunu ve bunları bizden sakladığını kaldıramamıştı. Sürekli kendini suçluyordu. Neymiş; o, orada o zaman ağlamasa bunlar olmayacakmış. O adam gelip ona zarar vermeye çalışmayacakmış. Annem onu ve kendini kurtarmak amacıyla katil olmayacakmış.
Banyoda ki günlük rutinimi halledip güzelce hazırlandım. Bugün yine babamı ziyarete gidecektim. Daha önce de her ziyaret gününde girmiştim ama babam her seferinde benimle görüşmeyi reddetmişti. Bense pes etmemiş ve yine gitmiştim.
Büyük ihtimal yine reddedecek ve beni gönderecekti, ama ben pes etmeyecek ve gelmeye devam edecektim.
Üstümü de giyindikten sonra makyajımı yapmış, en sonda saçımı yapıp odadan çıkmıştım. Salon müşteri kaynarken Motak'ın yanına ilerledim. "Hadi, hazırım ben." Dedim gülümseyerek. Motak bıkkınca nefes verdi ve elinde ki tepsiyi tezgaha bıraktı. "Yuna pes et artık. Böyle yaparak sadece kendini üzüyorsun." Yüzümde ki gülümseme silinirken kafamı hızlıca salladım.
"Hayır. Unuttun galiba, benim hayatımda pes etmek diye bir şey yok. Hem belki bu sefer babam pes eder ve benimle görüşür." Derin bir nefes aldı ve kafasını salladı. "Tamam ama son bu." İşaret parmağını bana dönderdi. "Söz mü?" Kaşlarımı yavaşça çattım ve kafamı sağa sola salladım. "Hayır, söz möz değil." Deyip restorandan çıkıp arabaya ilerledim. Motak ise peşimden gelip arabanın kilidini açtı ve bindi. Kilit açılınca hemen öne oturup kapıyı kapattım ve yola odaklandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shifting Nöbetim
RandomDört yıldır shiftingi deneyen Neslihan'ın başarısız denemeleri bir gün son bulur ve kendini The Uncanny Counter gerçekliğinde bulur. Bakalım Neslihan'ın, ya da dr'de ki adı ile Yuna'nın başına ne gibi olaylar gelecek? Omuzlarına binen bu yükü taşıya...