Babam ve Motak gittiğinde odama geçtim. Elime telefonumu alıp kılıfı çıkarttım, sonra da katlanmış olan resmi açarak tamamladım. "Özür dilerim." Deyip resmi tekrar kılıfa koydum, kılıfı da telefona taktım. Ardından oturduğum yerden kalkıp yatağa gittim. Uzanır bir pozisyonda birkaç dakika durdum ve tüm bu olan şeyleri düşündüm. Ama sıkılınca yan döndüm. Gözlerim, elimde ki telefona gittiğinde hiç düşünmeden doğruldum.Telefonu da yüzüme hafif yaklaştırıp ekranı açtım. Şifremi girdikten sonra gözüm galeriyi aradı. Aradığım uygulamayı bulur bulmaz tıklayıp en eski tarihlere, ailemin hayatta ve mutlu olduğu tarihlere indim. Bu kullandığım telefon annemin telefonu olduğu için bir sürü küçüklük fotoğraflarımız ve videolarımız vardı.
Elim hemen bir videoya tıkladı. Daha iyi izlemek için telefonu yan çevirip sesini açtım, daha sonra da videoyu oynattım.
Video da Arin ile ilk tanışmamız vardı. Annem daha yeni doğum yapmıştı, biz de abim ile sabırsızlıkla onları bekliyorduk. Annem ve babam hastanede olduğu için, abimle ben evde tektik. Ve benim de elim kolum rahat durmamış, kendi kendime video çekmiştim.
'Abi?' Dedim kamerayı ona doğrultarak. 'Hmm?' Dedi o da televizyon izlerken. Ben ise sanki bir yerlerimde kurt varmışçasına hareketlenip tekrar konuşmuştum. 'Annemler ne zaman gelecek?' Bilmem dercesine omuz silkmişti. Bende bu cevaptan hoşlanmadığımı belli ederek oflamıştım.
Ofladığımı duyan abim, bayık gözlerini bana çevirmiş ve daha da kısmıştı. 'Oflama küçük hanım-' Ansızın çalan zil ile sözü kesilmişti.
Benden annem ile babam geldi düşüncesiyle elimde ki telefonu kapıya çevirip koşmuştum. Ama abim arkamdan bağırarak durmamı söylemiş ve kendisi kapıyı açmaya gitmişti. Ben ise heyecandan yerimde zıplamaya başlamıştım. Sürekli zıplayıp durduğum içinde bazı şeyleri net çekememiştim.
Sakinleşip yerimde durduğumda ise telefonu sabit tutmaya çalışmıştım. Ben bir yandan telefonu sabit tutmaya çalışırken, öbür yandan ise merakla pusete konmuş bebeğe bakmaya çalıştığımda gülme sesi gelmişti. Ardından 'Aygo, ver bakalım telefonu.' Diyerek babam gelmiş ve telefonu elimden alarak kendisi çekmeye başlamıştı. Bense buna itiraz etmemiştim. Annem yorgun bedenini yavaşça koltuğa bırakmış ve pusetteki bebeği kucağına almıştı. Ardından meraklı bakan bize dönüp gelmemiz için işaret etmişti.
Hızlıca annemin yanına geçip ortamızda kalacak şekilde oturmuştuk. 'Evet çocuklar, sizi evimizin en minnak üyesi ile tanıştırayım.' Deyip kundağı açarak Arini çıkarmış ve bize göstermişti. Bizde minik Arini ilk defa görmenin verdiği heyecan ile büyülenmiş gibi izlemeye başlamıştık. Ardından benim elim kolum yine durmamış ve usluca uyuyan bebeğin elini tutmuştum. Tabi uykusunda rahatsız olan minik Arin ise ağlamaya başlamıştı.
Bir anda ağladığı için çocukluk aklıyla korkmuş ve elini geri bırakmıştım. Sonra da telefonu tutup videomuzu çekmeye devam eden babama dönüp çatık kaşlarımla dudağımı büzmüştüm. 'Baba, bu minnak Arin olmamış. Geri verin bunu, sevmedim ben bunu.' Diyerek sitem etmiştim.
Bunu duyan abim gözlerini Arinden ayırmadan konuşmuştu. 'Öyle deme Yuna. Baksana minik Arine, tıpkı bir prenses gibi.' İşaret parmağı ile Arinin yanağını yavaşça okşamıştı. 'Minik bir prenses. Prensesim.'
Abimin Arine karşı söylediği bu cümleyi duyan ben hiç yerimde durur muydum?
Tabi ki hayır!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shifting Nöbetim
RandomDört yıldır shiftingi deneyen Neslihan'ın başarısız denemeleri bir gün son bulur ve kendini The Uncanny Counter gerçekliğinde bulur. Bakalım Neslihan'ın, ya da dr'de ki adı ile Yuna'nın başına ne gibi olaylar gelecek? Omuzlarına binen bu yükü taşıya...