Üstte bir bölüm daha var. Ayrıca müsait olduğum zaman dilimlerinde de atacağım.
___________________________________________Hızlıca pencerenin önüne geçip perdeyi sıyırdım. Dışarı baktığımda yağmur durmuştu fakat yerler hala ıslaktı, hava da iyice kararmıştı. Tam içeri girecekken gözüm birine takıldı. Karşı kaldırımda oturmuş, bu tarafa doğru bakan Siwoo.
Alel acele perdeyi kapatıp evden çıktım, ayakkabıları çıkarmaya fırsatım olmadığı için direkt merdivenlere yönelip dışarı çıktım.
Dışarı çıktığımı gören Siwoo, oturduğu yerden ayaklanıp bana baktı. Yüzünde ki endişeli ifadesi az da olsa gitmişti ama yine de endişeli duruyordu.
Sağıma ve soluma bakma gereğinde mı bulmadan hızlıca karşıya geçmeye çalıştım. Fakat yolun ortasına geldiğimde sol tarafımdan bir sürü korna sesi geldi, kafamı Siwoodan çevirip oraya baktım. Hızla ilerleyen bir araba vardı, farları açık olduğu için tam seçememiştim ama rengi gri gibiydi.
Bakışlarımı tekrar Siwooya çevirdiğim de korkuyla bir arabaya, bir bana bakıyordu. Ama ona baktığımı görünce, o da bana bakmaya başladı. Gözleri doldu, onun gözlerinin dolduğunu gördüğümde benimde gözlerim doldu. Ardından yanağına doğru bir yaş süzüldü, ağlamaya başlamasıyla bağırarak yanıma doğru koşması bir oldu. "Yuna, hayır!" Tam ona baktığım an vücuduma yeni bir acı yayıldı, arabanın bana çarpması ile vücudum tüy gibi havalandı. İlk önce arabanın ön camına çarptım, vücuduma giren cam parçalarını hissedebiliyordum.
Ardından sekerek yere düştüm, kalp atışlarımı deli gibi duyabiliyordum ama kılımı bile kıpırdatamıyordum. Canım sanki ölecekmişim gibi acıyordu, artık her şey bitmişti. Vaktim gelmişti, bu sıkıcı ve korku dolu hayat sonunda bitiyordu. Artık amacıma ulaşabilecektim.
Siwoo hızlıca yanıma çöktü, deli gibi ağlıyordu, avcunu yanağıma koyup okşadı. "Yunam ne olur kapatma gözlerini. Yalvarırım beni sensiz bırakma, söz veriyorum seni bir daha üzmem. Yuna sana yalvarıyorum bırakma beni." Yanağımda ki elleri titriyordu, hiçbir şeyden haberi olmadığı için öleceğimi zannediyordu. Ama bilmiyordu ki yaşamam için bunun gerektiğini.
Artık daha fazla ağlamasına dayanamadım, elimi yavaşça kaldırıp yanağına koydum ve okşadım. Ama elimde ki kanlar yanağına bulaşınca elimi geri çektim, fakat çektiğim eli tutup avcumu öpmeye başladı. Bu gerçekliğe shiftlenmek istediğim zamanlar bu aşk konularını hiç düşünmemiştim, hatta aklıma bile gelmemişti. Sadece The Uncanny Counter'a göre kendimi hazırlamıştım. Kendi gerçekliğe döneceğim zamana kadar sadece onlarla vakit geçiririm sanıyordum. Fakat yanıldığımı şimdi anlamıştım, evren shiftingi başardığım için bana Siwoo'yu hediye etmişti. Onu aşık olmam için, onunla sevgiyi öğrenmem için göndermişti.
Ben cr'mde sevgi kavramına çok uzaktım, daha önce hiç aşık olmamıştım. Aşkın ne demek olduğunu bilmiyordum, fakat Siwoo'yu tanıdıktan sonra aşkın ne demek olduğunu öğrenmiştim. Onun yanında kendimi huzurlu hissediyordum, onun yanında kendim olsam asla yargılamazdı, diğer insanların yaptığını yapmazdı. Bundan adım kadar emindim ve benim yüzümden korkmasını ya da endişelenmesini istemiyordum. Az da olsa sakinleştirmek istiyordum.
"Siwoo... Bana bak..." Güçlükle konuşmuştum çünkü hiç gücüm yoktu. Bana bakmasını zorladığımda sonunda bakmıştı. Ama gözü inadına vücudumda ki yaralara, yer yer oluşmuş çürüklere ve kıpkırmızı kanlara kayıyordu. "Bak Siwoo... Bu diyeceğim şeyi bir daha diyemeyebilirim... O yüzden beni iyi dinle." konuşmakta zorlanıyordum, her konuşmaya çalıştığımda kalbim acıyordu ama yine de bu konuşmayı yapıp az da olsa rahatlamasını istiyordum. O yüzden kendimi zorlamam gerekiyordu. Dikkatini bana verdiğinde gülümseyip tekrar konuştum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shifting Nöbetim
SonstigesDört yıldır shiftingi deneyen Neslihan'ın başarısız denemeleri bir gün son bulur ve kendini The Uncanny Counter gerçekliğinde bulur. Bakalım Neslihan'ın, ya da dr'de ki adı ile Yuna'nın başına ne gibi olaylar gelecek? Omuzlarına binen bu yükü taşıya...