___________________________________________Ardından Bay Choi derin bir nefes alıp geri verdi. "Neyse, söyleyeceklerim bu kadardı." Geri Siwoo'ya dönüp gözlerini kıstı. "Seni tekrar uyarıyorum evlat. Güvenimizi sarsma."
Siwoo, hızlıca kafasını salladı ve ayağa kalktı. "Emin olun efendim, bana gönül rahatlığıyla güvenebilirsiniz." Bay Choi ise memnun olmuş bir ifade ile kafasını salladı. "Pekala. Gidebilirsiniz." Yavaşça ayağa kalktım ve Siwoo'nun kolundan tutarak ilerlettim. "Görüşürüz Bay Choi." Arkamı dönüp saygı ile eğildiğimde Siwoo'da aynısını yapmıştı. "Görüşürüz, eğlenmenize bakın."
Teşekkür edip çıktık ve durağa doğru yürümeye başladık. Günler uzadığı için hava geç kararıyordu. Bir süre sessizce yürüdükten sonra cebimde ki telefonu çıkartıp saate baktım.
18:44
Telefonu geri cebime koydum ve bu seferde Siwoo'ya döndüm. "Siwoo?" Ona seslendikten sonra bekledim. "Efendim?" O da bana döndüğünde ise yüzüme gülümseme yerleştirdim ve durdum. "Hemen eve gitmek zorunda mısın?" İlk önce saate baktı. Sonra da bildirimlere.
"İstersen biraz daha takılabiliriz." Sevinçle başımı aşağı yukarı salladım ve etrafa bakarak market aradım. "Ne arıyorsun?" Bakışlarımı takip eden Siwoo'ya döndüm. "Market var mı diye bakınıyordum." Dedim. "Buralarda yok. Biraz ileride park var, onun arkasında."
"Oraya gidelim o zaman. Hem marketten bir şeyler alırız hem de parkta oturur yeriz. Ne dersin?" Kafası ile onaylayıp önüne döndü ve yürümeye başladı. Bende hızlıca peşine takıldım.
Hafta sonu olduğu için herkes evinde ya da sokaklardaydı. Kalabalık sokaklar, trafiğe yakalanmış arabalardan çıkan korna sesleri, tıkır tıkır işleyen dükkanlar ve bunların yanında bu kalabalık şehrin gürültüsü...
...
"Siwoo daha ne kadar yürüyeceğiz?" Diyerek isyankar bir soru sordum. Çünkü yorulmaya başlamıştım ve yaklaşık 10 dakikadır yürüyorduk. "Ne çabuk yoruldun Yuna?" Ne demek bu? Ölümden dönmüştüm ben. Tabi ki yorulacaktım.
Kaşlarımı çatarak durdum ve ona baktım. Durduğumu fark ettiğinde o da durmuş ve sinirli bakışlarımla karşılaşmıştı. "No çobok yoroldon Yono?" Diyerek onu taklit ettim. "Farkındaysan ölümden döndüm Siwoo. Tamam bedenimde ki yaralar Bayan Chu sayesinde iyileşmiş olabilir. Ama mental olarak hâlâ yorgunum." Bu dediklerim konusunda ilk duraklasada haklı olduğum için kafasını aşağı yukarı salladı. "Haklısın, özür dilerim." Mırıldandı ve sırtı dönük olacak şekilde önüme geçti.
Ben ne yaptığını anlamak amacıyla bakarken, o hafif eğildi ve ellerini yana açtı. "Siwoo, ne yaptığını sorabilir miyim?" Kafasını yan dönderip bana baktı. "Yorgun değil misin? Atla sırtıma, taşıyayım seni." Valla mı lan? Demek vardı ama bunca insanın ortasında da sırtına binemezdim. Ya da biner miydim?
Sırtına hafif vurarak önüne geçtim. "Saçmala Siwoo. Bunca kalabalığın ortasında sırtına mı bineceğim?"
Memnuniyetsizce doğrulup bana baktı. "Ne olacak sanki Yuna? Ayıp değil, günah değil." Bu dediğine itiraz ederek kafamı salladım. "Olmaz Siwoo, utanırım ben." Sinsice gözlerini kısıp bana döndü. "Neyden utanırsın ki? Görende seni öpeceğim sanar. Alt tarafı seni sırtımda taşıyacaktım." Dediği şey yüzünden sessizce yutkunup önüme döndüm. Yüzümün kızardığını bile hissedebiliyordum. Görende beni öpecek sanarmış.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shifting Nöbetim
De TodoDört yıldır shiftingi deneyen Neslihan'ın başarısız denemeleri bir gün son bulur ve kendini The Uncanny Counter gerçekliğinde bulur. Bakalım Neslihan'ın, ya da dr'de ki adı ile Yuna'nın başına ne gibi olaylar gelecek? Omuzlarına binen bu yükü taşıya...