35

29 1 0
                                    

Siwoo ile birlikte durağa gelen otobüse bindik ve hızlıca boş olan yere oturduk. "Yunam?" Gözlerimi yanımda ki çocuğa çevirdim. "Efendim."

"Hani artık sevgiliyiz ya." Dedi tane tane. Yüzümde ki gülümseyi genişletip gözlerimi kıstım. "Eee?"

Boğazını temizledi ve gözlerimin içine baktı. "Artık elini tutabilir miyim?" Bakın, bu çocuğa bu kadar tatlılık fazlaydı. Ya bir insan sevgilisinin, bakın sevgilisinin diyorum. Elini tutmak için izin alır mıydı?

Benim ki alıyor ağlayın.

Sabır...

Siwoo hâlâ bende bir cevap beklerken kafamı sallamıştım. "Artık tutabilirsin, sevgilim." Ona sevgilim diye hitap etmem ile çekik gözleri yok olana kadar gülümsedi. Sonra da parmaklarını yavaşça parmaklarımla geçirdi ve ellerimizi kilitledi. Aramızda anlamsız bir sessizlik sürerken kafamı yavaşça omuzuna yasladım. Sonra da gözlerimi yavaşça kapayıp kendimi ânın huzuruna bıraktım.

Bu gerçekliğe ilk shiftlendiğim zaman aklıma geldi. Evden kaçıp başı boş bir şekilde dolaşmam, sonra Siwoo'ya rastlamam ve beni zorla okula götürmesi...

O günde Siwoo'nun omuzunda uyumuştum, şimdide Siwoo'nun omuzunda uyuyorudum. Ama bir fark vardı. O gün henüz yabancı gibiydim ve aramızda hiçbir şey yoktu, fakat şimdi sevgiliydik. Birbirini seven ve birbirini en iyi tanıyan iki insandık. Biz, ruhlarımızın ve bendenlerimizin bir puzzle gibi tamamlamış kişilerdik.

...

"Yuna uyanabilirsin, ders bitti ve hoca sınıfı terk etti." Siwoo'nun seslenmesi ile kafamı hızlıca kollarımın arasından kaldırdım ve derin nefesler almaya başladım.

"Ayy takık herif ya! Sırf beni fark etmesin diye az kalsın boğuluyordum be!" Diyerek çirkefçe bağırdım.

Evet, sırf hocanın beni fark etmemesi için oksijensiz kalmıştım. Benim gibi gününü okulda uyuyarak geçirenler iyi bilir ki kollarımızı orta kısım boş kalacak şekilde koyup, kafamızı da o boşluğa gömdüğümüzde hava alacak yer olmaz. Ve oksijen git gide tükenir.

Bende işte oksijenin tükendiği sınırdaydım. Valla nasıl dayandım onu bile bilmiyorum.

Ders tarihti ve tarih hocası Bay Kim bana takıktı. Hiçbir şey yapmasam bile, illa ki bir şey uydurur ve ders boyunca beni çileden çıkarırdı. O yüzden o adamın gözüne gözükmemek en iyisiydi. Bende öyle yapmıştım.

40 dakika boyunca alamadığım oksijenin acısını çıkartırken yanımda ki beyefendi bu halime gülmüştü.

"Komik mi Siwoo? Ben burada ölüyordum diyorum, sen bana gülüyorsun!" Dedim hafifçe kaşlarımı çatarak. Siwoo ise kahkahasını durdurmuş ve teslim okurcasına ellerini kaldırmıştı. "Tamam şampiyon. Sustum."

Ona göz devirerek ayağa kalktım ve sınıf kapısına doğru ilerledim. "Nereye!" Siwoo'nun bana seslenmesi ile durup ona döndüm. "Lavaboya. Sende gelecek misin?" Diye bağırdım. Sınıfta ki herkes teneffüse çıktığı için bizden başka kimse yoktu. Bu nedenle de bu kadar rahat bağırmıştım.

"Tamam gidebilirsin. İzin veriyorum." Paşama bak ya! Kaşlarımı hayretle kaldırıp kollarımı göğsümde bağladım. "Ya senden çok teşekkür ederim sevgilim. Sen olmazsan kimden izin alırdım?" Cevap vermesini beklemeden sınıftan çıktım ve kızlar tuvaletine yöneldim.

Kapalı olan kapının kulpundan tutup açtım ve içeri girdim. Şansıma hiç sıra yoktu. Tuvaletin kapısını kapatıp kabinlerin olduğu yere ilerledim. Kapı kilitliydi, içerde ki kızın hızlı çıkması için kapılara tıkladım. "Kör müsün? Dolu olduğunu görmüyor musun?"

Shifting NöbetimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin