Küçük kızın bu ısrarı sonucu ona döndüm ve hiç düşünmeden cevabımı verdim. "Hayır. Tanışmayacağım." Kız bunu beklemediği için bozulmuştu. "Neden?" Dedi iç çekerek. "Biliyor musun, benim de abim vardı. Oda çok tatlı ve yakışıklıydı." Dedim, oturduğum yerden Siwoo'ya doğru kayıp kıza yer açtım. Küçük kız açtığım yere oturduğunda cümleme devam ettim. "Onu, o kadar çok seviyordum ki benden başka hiçbir kızı sevmesini istemiyordum. Sadece beni sevsin istiyordum. Onun benden başka prensesi olsun istemiyordum." özlemle gülümsedim.
"Peki sonra ne oldu?" Dedi büyük bir ilgi ile dinleyerek. "Oldun mu onun tek prensesi?" Oldum. Hem de sonsuza kadar...
Kafamı aşağı yukarı salladım. "Oldum." Dedim. "Onun tek prensesi ben oldum." Kaşlarını havaya kaldırdı. "Ne yani, hiç mi başkasını sevip onunla sevgili olmak için sana para vermedi?" Şaşkın bakışları gözlerim arasında mekik dokudu. "Yaptı tabi ki. Ama ben kabul etmedim. Sevgilisi olmasın diye elimden her geleni yaptım." Dedim gururlu bir şekilde.
"Neden?" Dedi. Kafası karışmıştı. Ama tam gaz devamdı. Çünkü bazı kızların en değerli varlığı anileriydi. Ve bir takım şahıslar nedeniyle en değerli varlıklarından ayrı kalmamalıydılar. "Çünkü abin, senin en değerli hazinen." Dedim. "Sen abinin, yani en değerli hazinenin tek prensesi olmak istemez misin?" Hızlıca kafasını salladı.
"Tabi ki isterim. Çünkü o benim." Bravo, küçük Yuna olma yolunda ilerlemeye devamm. "O zaman abinin sevgili yapmasına izin verme. Çünkü abin sevgili yaptığında, en değerli hazineni elinden alacaklar." Dedim. Haklıydım, bu konuda kimse aksini iddia edemezdi.
Ama arkamda kalan Siwoo kulağıma doğru eğilerek fısıldadı. "Tebrikler Yuna. Küçücük çocuğa çok güzel şeyler öğretiyorsun." Dedi. Gururlu bir şekilde gülümsedim ve hafif ona döndüm. "En azından sana yaptığı gibi ağzının payını vermiyorum." Sustu. Hiçbir şey demedi, diyemedi.
Gülümseyerek tekrar kıza döndüm. "En değerli hazinenin elinden alınmasını istiyor musun?" Kız hemen kaşlarını çatarak kafasını sağa sola salladı. "Hayır! Hiç kimse hazinemi elimden alamaz." Diyerek verdiğim gazla ayağa kalktı ve parkın çıkışına doğru koştu.
Bende yönümü Siwoo'ya dönüp zaferle gülümsedim ve göz kırptım. "İşte, böyle böyle küçük Yunalar yetiştirip dünyayı ele geçireceğim." Dedim ve kötü kadın gülüşü yaptım. Ama Siwoo buna sadece göz devirdi. Bende gözlerimi kıstım ve işaret parmağımı ona doğru salladım. "Çok kırıcısın Lee Siwoo. Hem de çok. Ayıp." Cık cıkladım.
Siwoo, arkasını döndü ve poşetten bir şey alıp ağızıma soktu. "Şunu ye de ses tellerin dinlensin biraz bücür." Dedi. Ağızıma soktuğu şeyi elime aldım. Tadından da anlaşıldığı gibi üçgen kimbap almıştı.
Kendi gerçekliğimde bunu yapmaya çalışmıştım. Fakat ufacık(!) bir hata yüzünden becerememiştim. Ve şimdi orijinalini kendi ülkesinde yiyordum. Ve tadı çok ama çook güzeldi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shifting Nöbetim
SonstigesDört yıldır shiftingi deneyen Neslihan'ın başarısız denemeleri bir gün son bulur ve kendini The Uncanny Counter gerçekliğinde bulur. Bakalım Neslihan'ın, ya da dr'de ki adı ile Yuna'nın başına ne gibi olaylar gelecek? Omuzlarına binen bu yükü taşıya...