9

127 14 1
                                        


___________________________________________

Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Burnuma takılan solunum cihazını çıkartıp oturma pozisyonuna geçtim, gözümü odada gezdirdiğimde koltukta beyaz kazak, siyah kot pantolon, yine siyah bir mont, kıvırcık saçlı ve 30 lu yaşlarında bir adam oturuyordu. Uyandığımı gördüğünde elinde ki telefonu cebine koyup yanıma geldi.

Bu adam Ga Motaktı. Evet sonunda amacına ulaşmıştım.

"Yuna sensin, değil mi?" Onaylayan mırıltılar çıkardım. "Tanrı aşkına, uyanman neden bu kadar uzun sürdü?!" Diye bir anda yükselince istemsiz bir şekilde sıçradım. Ama bir anda işaret ve orta parmağını birleştirip şakak kemiğine koydu ve bir şeyler dinledi. En sonda da ellerini çekip sertçe yutkundu. Anlamsız bakışlar ile ona bakarken hızlıca yanıma gelip omuzumu tuttu. "Wong gerçekten de abin mi?" Diye soru yolladı. Gülmemek için dudağımı ısırırken kafamı salladım. "Wuaah, demek bunca yıl bekleme sebebi sendin."

"Bekleme sebebi derken?" Tek kaşımı kaldırıp sorumun cevabını bekledim. "Wong, aramıza katıldığından beri avcı arıyorduk. Fakat abin hepsini reddediyordu ve beklememizi söylüyordu. Demek ki seni bekliyordu, seni bekleyeceğiz diye yıllardır avcısız idare ettik. Bu bizim için ne kadar zordu haberin var mı?" 'Haberin var mı?' derken iki kaşını kaldırmıştı. Onun karşısında kendimi az da olsa kötü hissetmiştim.

O ise kafasını iki yana salladı ve kapıya yöneldi. Komadan yeni çıktığım için başım oldukça dönüyordu fakat ciddi bir şey değildi. Kolumda ki serumu da çıkartıp ayaklandım, fakat üstümde hastane önlüğü haricinde bir şey yoktu ve hava soğuktu. Üşüdüğüm için kollarımı birbirine sarıp peşinden ilerledim.

Üşüdüğümğ gören Motak üstünde ki montu çıkartıp omuzlarına bıraktı. "Teşekkür ederim." Dedim gülümserken. O ise bir şey demedi, sadece göz kırptı.

Kafeteryanın önünden geçerken Siwooyu gördüm. Elinde ki çayı ile kaldığım oda ya doğru ilerliyordu. Yanına gitmek için harekete geçtim, fakat ensemde hissettiğim el ile durmak zorunda kaldım. "Nereye?" Gözümü Motaka çevirdim. "Arkadaşım orada, iki dakika gidip geleyim. Beni görmezse merak eder." Dedim.

"Olmaz. Sonra gidersin, zaten geç kaldık. Bayan Chu canımızı okur." Bayan Chu mu? Ağağ, aşk karım...

Mecbur Siwoo ya daha sonra uğrayacaktım. Sessizce Motak beyciğimi takip ettim, hafızam geri geldiği için herkesi tanıyordum fakat bunu belli etmemeliydim. Çünkü shifting yaptığım ortaya çıkabilirdi. Ve bu ortaya çıkarsa bana inanmayıp, beni deli sanabilirlerdi.

Dışarı çıkıp arabaya bindik, ben kemerimi hızla takarken Motak klimayı açıp, içerinin ısınmasını sağladı. Arabayı çalıştırmaya başladığında yola çıktık ve yarım saat boyunca sadece ilerledik. Ortam aşırı sessizdi, bana karşı az da olsa soğuk davranıyordu. Fakat benim tanıdığım Motak böyle değildi, benim tanıdığım adam aşırı samimi ve avcılara karşı çocuk ruhlu biriydi.

Peki bu kim di?

Bu sessizliğe daha fazla dayanamazdım, ki dayanamadım da. "İsmin ne?" Gözlerini yoldan ayırmadan konuştu. " Motak, Ga Motak." sesi sertti. belli ki konuşmak istemiyordu, hay hay. O, sessizliği korumaya devam ederken daha fazla üstelemedim. Kafamı cama yaslayıp dışarıyı izledim. Bir kaç dakikanın ardından bir restorandın önünde durduk, mekana gelmiştik kısaca. Arabayı park etikten sonra kemerimi çıkartıp aşağı indim. Motak da inince beraber içeri geçtik.

Shifting NöbetimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin