5-10 dakika sonra önümde mavi bir jeep durdu. Bu araba bizimkilere, yani avcılara aitti. Zaten araba durduktan kısa bir süre sonra Hana indi. "Hoş geldin abla." Yüzümde ki tebessüm ile ayağa kalkıp selam verdim. "Hoş buldum Yuna, hadi göster bakalım şu evi." Kafam ile onayladıktan sonra bir sokak arkadaki apartmana doğru ilerledik.
Apartmanın önüne geldiğimde yavaşlamıştım. Ayaklarım benden bağımsız hareket ediyordu, içimde ki korku yavaş yavaş kendini ortaya çıkartıyordu. "Sorun yok Yuna. Ben senin yanındayım, o adam sana hiçbir şey yapamaz." Güven verircesine omzumu sıkıp geri bıraktı ve ilerlemeye devam etti. Ona güveniyordum, o yüzden içim az da olsa rahattı. Ama yine de içimi huzursuz eden bir şey vardı.
Daha fazla oyalanmak istemiyordum, o yüzden acele ile paspasın altında ki anahtarı çıkartıp kapıları açtım. Ayağımda ki ayakkabıyı çıkarma zahmetinde bulmadan odama daldım. Ama odama girer girmez büyük bir şok ile dona kaldım. Ne olmuştu bu oda da?
Savaş çıksa bu kadar olurdu.
Babam her tarafı dağıtmıştı veya bu harabe eve bir hırsız girmişti. Fakat hırsız bile bir evi bu kadar dağıtmazdı, az da olsa insaflı olurdu. "Bu evde savaş mı çıkmış?" Gözlerimi en az benim gibi şaşkın olan Hanaya çevirdim.
Acele ederek bazamın altında ki küçük bavulu çıkartıp açtım. İçinde ki gereksiz eşyaları çıkartıp gardırobuma yöneldim. İçinden ihtiyacım kadar kıyafet alıp aynı acele ile bavula yerleştirdim. Kişisel eşyalarımı da koyduktan sonra yıllardır özenle sakladığım demir kutuyu elime aldım. Üzerinde ki tozu silkeleyip bavulda açtığım yere yerleştirdim.
Bu kutunun içinde ailem ile ilgili bir sürü güzel anılarım vardı. Yıllar geçse bile bırakın atmayı, kutunun kapağını açmaya kıyamıyorum.
Bavulumu kapatıp kucakladım. Sonrasında evi büyük bir ciddiyet ile inceleyen Hanaya döndüm. "Abla, sen bavulu arabaya yerleştir. Ben de kalan eşyalarımı alıp geleyim." Hemen kafasını sallayıp iki elim ile kucakladığım bavulu, tek eliyle alıp dışarı çıktı. Hızlı hareket etmem gerekiyordu, çünkü babam her an gelip tekrar saldırabilirdi.
Hızlı bir şekilde diğer eşyalarımı alıp kapıya yöneldim, tam kapıyı açmak için atak yapacakken dışardan başka birisi açtı. Geriledim ve elimde ki çantayı olabildiğince sıktım. Kapı tamamen açılınca karşılaştığım o yüz ile başımdan aşağı kaynar sular döküldü. "Oo, kimler gelmiş? Sen yaşıyor muydun ya?" Yok geberdim ama senin de canını almak için geri dirildim. Aptal herif!!!
Bir dakika, ben yanlış mı görüyordum yoksa bu adamın kafasından Gri dumanlar mı yükseliyordu? "Madem buralara kadar geldin, babana bir selam ver değil mi?" Sertçe yutkunup tekrar geriledim. Çünkü o benim babam değildi. O, kötü ruhtu. Kafasından çıkan o dumanların başka bir açıklaması olamazdı, bir önce ki kötü ruhlardan çıkan dumanlar gibi bu adamdan da çıkıyordu. Fakat bu adamdan çıkan dumanlar neden gri, diğer kötü ruhlardan çıkan duman mor du? Ve ben bunca yıl kötü ruh ile mi yaşamıştım? Tanrım bu çılgınlık!!
O benim üzerime yürümeye devam ederken arkasında kalan kapıdan şiddetli bir ses çıkmıştı, sanki dışardan birileri kapıyı açmak için güç kullanıyordu. Fakat kapımız çelikten yapıldığı için hiçbir işe yaramıyordu. Aceba Hana unni bir terslik olduğunu anlayıp geri mi dönmüştü?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shifting Nöbetim
RandomDört yıldır shiftingi deneyen Neslihan'ın başarısız denemeleri bir gün son bulur ve kendini The Uncanny Counter gerçekliğinde bulur. Bakalım Neslihan'ın, ya da dr'de ki adı ile Yuna'nın başına ne gibi olaylar gelecek? Omuzlarına binen bu yükü taşıya...