karanlık gri/1

28.3K 1.1K 168
                                    

Yine dayanamadım arkadaşlar. Attım gitti:)))



Hayatımdaki çatlakları ben kapamak zorundaydım. Bunu benim için yapmaya gönüllü olacak kimse yoktu.

9 yıl önce (14 yaşındayken)

Annemden gizli bir şekilde yıllar önce yaşadığımız eve geldim. Ben henüz çok küçük bir çocukken burada geçirdiğim zamanı hatırlıyordum. Evet, yedi yaşlarındayken falan. Ama sonra yaşadığımız korkunç olayların da etkisiyle annem bu evi kapatmış, tüm geçmişimizi de buraya gömmüştü. Muhtemelen küçük olduğum için anlamadığım başka bir geçmiş ile birlikte.

Bu yüzden babamı bulmak için buraya gelmiştim. İpucu bulabileceğim tek yer eşyaların hâlâ ayrıldığımız günkü gibi durduğu yerdi.

Annemin çekmecesinden yine gizlice aldığım anahtar ile kapıyı sonuna kadar açtım. Aradığım bir şey vardı. Emindim. Ama aradığım şeyin ne olduğunu bile unutmuştum. Sadece bilinçaltımın onu gördüğü zaman anlayacağını biliyordum. Bu şekilde neredeyse akşama kadar tozlu eşyaların arasında bir ipucu aradım. Sorumsuz bir ergen olduğum tescillendiği için kimse bana bulaşmak istemezdi. Özellikle de her konuşmamızda konuyu babama getirmemle kriz geçirmemek için benden kaçan annem. Zaten öyle geniş bir çevrem falan da yoktu. Kuzenim Anıl, dayım ve yengem.

Anıl benden sadece birkaç ay küçüktü. Bu yüzden tüm çocukluğum ve ergenliğim onunla geçmişti, geçiyordu. Beraber büyümüştük. Aynı okullara gidip, bütün belalara beraber atlamıştık. Onun varlığı benim hayatıma hediyeydi. O olmasaydı bu yalnızlığın içinde kafayı yerdim herhalde.

Annem mi? Komik olmayalım... o garip biriydi. Çok iyi sayılmasa da ortalama standartlarda bir anneydi. Sevgisini çok derinden hissetsem de ilgisi konusunda aynı şeyi söyleyemeyecektim. Tamam, evde olduğu zamanlarda onu da çok güzel bir şekilde hissettirirdi ama bizim sorunumuzda buydu işte! Annem işi dolayısıyla pek evde durmazdı. Gün içinde bazen sadece uyku vaktinde görebilirdik birbirimizi. Bazen ise o şehir dışı ya da yurt dışına giderdi ve hiç karşılaşmazdık. Ama ilgisini vermese bile bunun açığını banka kartıyla kapatacağına dair büyük bir inancı vardı. Onu da bu inancı sebebiyle tebrik ediyorduk.

Aslında annem ile aramızda ki tüm sorun bundan ibaret değildi. Zaman geçtikçe bilinç altıma gizlediğim diğer sorunlarda ortaya çıkacaktı.

Dayım ve yengem ise gördüğüm en iyi çiftlerden biriydi. Onların aile hayatları ben ve annemin bekar hayatı ile karşılaştırıldığında pembe panjurlu pencereden bakıyormuşum gibi hissettiriyordu. Bu yüzden çoğu zaman dayımlarda kalırdım. Tabi bir de onların nüfusuna kayıtlı olmam gibi bir gerçek vardı. Bu gerçek yüzünden yıllardır onların çocukları gibi onlar nereye ben oraya sürüklenip duruyordum.

Sonunda annemin eski yatak odasının eskimiş komodininde bulduğum günlük ile kendimi annemin yatağına bıraktım. Sırt üstü uzanıp hazır olmak için birkaç saniye saydım. Annem benimle paylaşmadığı sırlarını bu günlüğe mi yazıyordu, bakalım.

Günlüğün ilk sayfasını açtım.

Yıl 1995

Oğlum... Sonunda bize geldin minik bebeğim. İlk göz ağrım.

Oğlum mu? İlk göz ağrım mı? Yanlış okuduğumu düşündüm. Defalarca okudum. Yetmedi. Günlüğün anneme ait olmadığını, olamayacağını söyledim kendi kendime. Kendimi kandırdım. Çünkü apaçık ortadaydı. Annemin el yazısı ile yazılmıştı günlük. Yazım tarzı, kelimeleri kullanışı tamamen annemdi. Sonunda kabullendim. Kabullenmek zorunda kaldım.

Gökkuşağının Kayıp Rengi (Asker Konulu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin