kırık beyaz/ 20

12.9K 882 266
                                    

Sınır 320 oy

Gökçe Tutku Aydıner

Gökçe aldığı emir ile birlikte satranç kulübüne doğru yola çıktı. Bir süre gerekirse diğerleri ile beraber görevlere katılmayacak ve sadece Utku'yu korumak için çalışacaktı.

Dün Ayas'ın yerini bildirdiği tetikçiyi alıp yuvaya getirmişlerdi ve sonrasında Egemen yüzbaşı onunla özel konuşmak istemişti.

Görev için zaten tetikteydi. Yakın zamanda böyle bir şey bekliyordu. Beklediği gibi de oldu.

Utku ile alakalı ulaşabildikleri tüm bilgiler elindeydi şimdi. Yaşı, boyu ve kilosu gibi onun ihtiyacı olmayan bilgileri atlayarak diğer sayfalara baktı. Lise diplomasını aldıktan sonra okulu bırakmış, baba parası yiyen bir züppe görüyordu. Konuşamadığı için mi bu kadar şımarık ve başına buyruktu? Hayır ona acımamıştı. Ona gıcık olmuştu. O kendisinin zıttı olan ne varsa oydu.

Hiçbir şey için mücadele etmek zorunda kalmamıştı. Her şey onun önüne serilmiş, hiçbir şey için zorlanmamıştı. Ailesi onu çok sevmişti. İstediği her şeyi zahmetsizce elde edebiliyordu.

Gökçe ise kardeşlerine bir hayat kurabilmek için çalışmak zorunda kalmıştı. Sevilmemişti ve en küçük bir şeyi elde edebilmek için çok çalışması ve hep çaba göstermesi gerekmişti.

Utku'nun yüzünü unutmadı. Fotoğrafa ikinci kez bakması gerekmedi. Çünkü unutulmayacak bir simaya sahipti. Gökçe hiç öyle biri olmamıştı. Utku istemese de olduğu ortamda dikkat çekecek bir yüze  sahipti. Çirkin olsaydı bile onun adımını attığı noktada insanların dönüp ona bakacağına emindi. Gökçe ise her zaman görünmez olandı. Öyle zannediyordu.

İçeri sakin adımlarla ilerleyip her gün geldiği bir yere gelir gibi danışmaya yaklaştı.

Burası bir satranç kulübüydü. Bu kulübün üyeleri genel olarak eğlencesine oynamazdı. Her biri kendini daha da ileriye taşımak için burada birbirleri ile kapışırlar, şehirler arası ve ülkeler arası turnuvalara katılırlardı. Çoğunun hedefi en iyi olmaktı.

Gökçe Utku'yu merak etti bu noktada. Onun hedefi neydi? O da en iyi olmak mı istiyordu yoksa sadece eğlenmek için mi buradaydı?

Danışmada duran orta yaşlı, saçlarını ensesinde ufak bir topuz yapmış kadına bir gün önce yüzbaşının verdiği üyelik kartını uzattı. Tüm bunları Ayas halletmişti. Onunla aynı yerde olmalıydı.

Danışmada ki kadın onu salonlara yönlendirdi. Gökçe'yi satranç antrenörü ile tanıştırdı. Ahmet Bey önce onun seviyesini ölçecek ardından eksik kaldığı noktaları tamamlamasına yardımcı olacaktı.

Gözlerini kimseye değdirmeden, oldukça rahat bir görüntü sergileyerek Ahmet Bey ile beraber boş bir masaya geçti. Her masanın üzerinde aynı model satranç tahtaları vardı. Boş olan masaların üzerinde bile tüm taşlar kendi yerinde duruyorlardı. Tıpkı onların oturduğu masada ki gibi. Bir de özellikle ağır havası olan bir salon değildi burası. Bunun bilerek yapıldığının farkındaydı Gökçe. Buraya girdiğinde insan sadece önünde duran taşlara odaklanabilirdi. Dikkat dağıtacak her detaydan arındırılmış sade ve modern bir mekandı burası. Yerler beyaz karo zeminden oluşuyordu. Duvarların çoğu açık mavi tonlarındaydı ve bahçeyi gören boydan camlar vardı. Zihni yormuyordu.
Bir buçuk saati geçecek kadar bir süre boyunca Ahmet Bey ile satranç oynadı. Karşısında ki kişi tabi ki kendisinden çok çok daha iyiydi. Ama kendisinin de kötü olmadığını gözlerinde ki takdirden anlayabiliyordu Gökçe.

Sonunda, "Diğer üyelerle tanış ve aralarına katıl. Böylece biriyle anlaşıp seninle oynaması için ikna edebilirsin." diyerek onu yalnız bıraktı adam. Haftalık bir program oluşturup Gökçe'ye gönderecekti. Bu kulübün kuralı, yeterince iyi oynadığını diğerlerine ispat ederek onları seninle oynamaya ikna etmekti. O kadar kibirle doluylardı ki asla kendilerinden aşağı seviyede olduğunu düşündükleri birine zaman ayırmazlardı.

Gökkuşağının Kayıp Rengi (Asker Konulu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin