lavanta grisi/ 34

14.6K 1.2K 595
                                    

Oy sınırı 600 (diğer bölüm 610 olmuş)

Wattpad kaptanzey_

Instagram kaptanzey_




Merhaba, yeni hayatımın ilk günü.

Umarım bundan sağ çıkabiliriz.

Koridorda geçirdiğim tuhaf dakikaların sonunda Çağrı'nın oradan çıkmayacağını bilerek odama geri girdim.

Elim ayağım yerinde durmuyordu saçma bir şekilde. Dudaklarımın kıvrıldığını bile anlamamıştım. Odayı karıştırmaya başladım. Dolap kapaklarını açtığım zaman birkaç çeşit kıyafet de buldum. Sanırım bunları benim için koymuşlardı buraya.

Üzerimdekilerden iyi olacağına karar vererek bir pantolon ve tişört giydim. Gri bir hırkayı da üzerime geçirdim. Dolap kapağının iç kısmına yerleştirilmiş olan kirli çamaşır sepetine de çıkardığım kıyafetleri attım. Kapağı kapatırken odada hiç ayna olmadığını fark ettim. Bir ayna alacaktım kendime. Burada bir tehdit sonucu bulunsam da içten içe kendime itiraf edemediğim bahanelerin arkasına sığındığımın farkındaydım.

Bir an kendimi bildim bileli burada yaşıyormuş gibi düşündüm. Sanki onlardan ayrı büyümemişim gibi. Nasıl olacağını düşünmekten kendimi alamadım.

Asker olmak hakkında her şeyi bana babam ve abim mi öğretirdi? Uğur Demiraslan ve Egemen Demiraslan.

Belki Yağız hiç vurulmamış olurdu. Neşeli ve şakacı biri olurdu.

Ekin ile eğlencenin dibine vururduk. Eğlenmeyi hayal etmek bile kişiliğime tezat gibi geliyordu. Kendimden o kadar bir haberdim ki böyle bir isteğim olduğunun bile farkında değildim.

Ulaş sürekli angarya işleri benim üzerime yıkardı. Beni zorla ekmek almaya gönderdiğine dair bir hayal çok çabuk yer etti zihnimde. Küçük bir kıkırtı kaçtı dudaklarımdan. Gülümsemek hiç bu kadar kolay olmamıştı.

Çağrı ve Ayperi ile onlar kadar yakın olurdum. Ayperi ile kız kardeş gibi olurduk. Abilerimizden gizli hoşlandığımız erkeklerden bahsederdik, beraber alışverişe çıkardık. Hatta ben alışveriş yapmayı sevmediğimden o benim için bir şeyler seçerdi.

Çağrı. Yüzümde ki gülümseme yavaşça çatlayıp parçalandı. Eğer bu şekilde büyüseydik yine de bugün olduğumuz kişiler mi olurduk? Yoksa bana 'Güneş' diye seslenen bir abim daha mı olurdu?

Vücudum bir ürperti ile sarsıldı. O bana hiç Güneş diye seslenmemişti. Belki bir belki iki defa. Ondan bile emin değildim. Hep Milan demişti, Şule demişti.

Benim kim olduğumu bilmiyordu; benden sonra öğrenmişti. Bundan emindim. Ama öncesinde de Güneş'in öldüğünü zannettiği için mi bana o isimle seslenmemişti? Doğmamış kuzenine vereceği isim bu olduğu için mi?

Sesli bir nefes dudaklarımın arasından kaçtı. Ona 'abi' demeyi hayal bile edemiyordum.

Oldukça ilginçti.

Başından beri etrafımda olan ve benden etkilenen oydu. Ama şimdi ben ona abi demenin üzerimde bırakacağı travmatik etkiyi düşünüyordum.

Beraber büyüseydik bu hislere sahip olup olamayacağım cevabını asla öğrenemeyeceğim bir soru olarak havada asılı kaldı. Sonu tatsız biten hayallerimden sıyrılarak aşağı inmeye karar verdim. Yoksa burada kalıp akşama kadar farklı senaryolar üzerinde çalışacaktım. Odamdan çıktığımda merdivenleri sessiz bir şekilde inmeye gayret ediyordum. Sanırım hâlâ biraz çekingen hissediyordum.

Gökkuşağının Kayıp Rengi (Asker Konulu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin