teal rengi/45

5.1K 584 145
                                    

Gökçe Tutku Aydıner

Gökçe ilk defa Gökçe kimliğini dışarda bir yerlerde bırakarak tutkularının peşinden koşuyordu. Yaptığı listede ki tüm kitapların arasından Utku'nun okuduğu bir tane bulabilmek için bu kadar çabalaması başka ne anlama gelebilirdi ki?

Utku şaşkın bakışlarını ona kaldırırken tabletinden açtığı kitap görselini ona gösteren Gökçe onun bakışlarını görmüyordu.

"Bunu okudun mu peki?"

Utku dudaklarını birbirine bastırdı, küçük bir iç çekmeyle birlikte tabi.
Başını iki yana salladığında fotoğraf hemen değiştirildi. Gökçe hızlı hızlı onun okumadığı kitapları geçiyor, üstünde durulmaya değer görmüyordu. Sonunda birinde Utku parmağını uzatıp Gökçe ekranı kaydıracakken tuttu. İkisinin parmağı aynı noktada kaldı. Utku'nun yüzünde bir gülümseme oluştu. Öyle aydınlık bir tebessümdü ki Gökçe heyecanla sordu. "Bunu okudun mu?"

Aslında sorunun saçma olduğunu da o an fark etti. Çünkü parmaklarının birbirine temas ettiği ekranda fotoğrafı olan kitabı okumadan büyüyen çok az çocuk vardı. Toprak Ana.

Utku da alaylı bir bakış atmadan duramadı. Aslında dudaklarının kıvrımına kendini kaptıran Gökçe de işte o an Utku'nun dibinde olduğunu fark ederek biraz geriye çekildi. İçinde bulundukları pozisyona baktığında ise yutkunmadan edemedi.

Yerde piknik örtüsü gibi bir şeyin üzerine oturmuşlardı. İlk oturduğunda Gökçe Utku'nun sadece yanına oturduğunu net bir şekilde hatırlıyordu ama şimdi yanında sayılmazdı. Utku bir dizini altına alarak oturmuşken diğerini kırmış ve bacaklarını genişçe açmıştı. Gökçe de fark etmemişti ama onun bacaklarının arasındaydı resmen. Utanç duygusu nedir bilmeyen biri olarak büyümek zorunda kalmıştı. İçinde yaşadığı hayat koşulları buna yol açmıştı ama ilk defa boynundan yüzüne doğru çıkan bir sıcaklık ile karşı karşıyaydı. Utku'nun dizi neredeyse onun sırtına değiyordu.

Utku onun utandığını fark edince not defterine uzandı. "Bu benim travma kitabım:)"

"Nasıl yani?"

"Okuduktan sonra bir süre kendime gelememiştim o zamanlar daha beşinci sınıftaydım"

Gökçe yüzüne bakarken Utku yazmaya devam etti. Artık iletişim kurmak için Gökçe'nin itelemesini beklemiyordu. "Küçükken okuduğum için pek bir şey hatırlamıyorum aslında ama çoban ile beraber olan kadın vardı, sonra o kadının ölmesi ve ana karakterin gelininin çocuğunu kendi torunu olarak sahiplenmesi nedense beni o yaşta biraz kötü hissettirmişti. Şimdi aslında ne kadar yüce bir hareketmiş onu fark ediyorum."

Gökçe durakladı. "Senin aklına gelen şeyler beni hiç düşündürmemiş bile." buruk bir şekilde tebessüm etti. "Ben daha çok kadının evlatlarını tek tek kaybedip yalnızlık içinde debelenişini düşünüp durmuştum."

Utku onun gülümsemesine elini uzatır gibi oldu. Sonra vaz geçti. Küçük bir iç geçirme ile kağıdını aldı. "Birbirimize yeni bakış açıları oluşturuyoruz öyleyse?"

Gökçe dudaklarını birbirine bastırırken başını salladı küçük bir kabullenişle. Aslında sen bana; beni alt üst edecek bir bakış açısı oluyorsun Utku.

***

Güneş Milan Aksu

Güne güzel başlamak için ne yapmalıydı insan? Hayatımın ailemi bulmadan önceki zaman dilimini kapsayan yıllarını düşünüp durmuştum. Bir gün bile uyanmak için heves ettiğim bir ân olmamıştı. Bunu düşünmemiştim bile işin aslı. Çünkü belki de insanların güne gözlerini gülerek açtığını bilmiyordum. Belki de ben o kadar ruhsuzlaşmıştım ki dünyadan haberim yoktu.

Gökkuşağının Kayıp Rengi (Asker Konulu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin