kırmızı/5

17K 960 214
                                    

İnsan kendini bulabildiği yerde kök salarmış. Ben kendimi bulmaya yaklaştığımın farkındaydım. Sancılı bir sürecin içinden geçiyordum çünkü. Yaşanma ihtimali olan şeyler beni korkuturken; bir yandan da asıl benliğim yüzeye çıkmak için çırpınıyordu. Özgüvenim okyanusta boğularak hayatta kalmanın, gerçekten hayatta kalmanın ölmemek için savaşmak olduğunu öğretiyordu bana.

Helikopter kalkışa geçti ve yüzbaşı ortaya geçip hepimize tek tek göz gezdirdi.

"İki saatten fazla sürecek bir yolumuz var. Bu sürede biraz konuşalım. Aktürk ve Aksu ikinizde keskin nişancısınız." Metehan ile birbirimize baktık. Bu biraz sempati uyandırmıştı. "Koordineli hareket edeceksiniz. İki kişi olmanız çok büyük bir avantaj." İkimizde bir onaylama ile baş salladık.

"Uçar sıhhiye konusunda bizi destekleyecek. Ama umarım buna hiç ihtiyacımız olmaz." Yaralanmayın demeye çalışıyordu sanırım. Ferhan'ın kaşları yüzbaşının bunu hangi anlamda söylediğini anlamadığını belli eder şekilde havalandı.

"Bu Boran timi olarak ilk operasyonumuz ve ben hiçbir pürüz istemiyorum. Bir kurtarma operasyonu gerçekleştireceğiz. Sınır karakoluna saldırı yapılmış, acil destek olarak gönderilen gruba da tuzak kurmuşlar. İki tim gönderildi. Biri karakola gidecek ve orada durumu kontrol altına alacak. Diğeri, yani bu biz oluyoruz; yolda tuzağa düşürülmüş olan askerleri kurtaracağız."

"Şerefsizlere bak! Bir gram haysiyet yok!" Barlas silahını sıkıca tutmuştu. Sanki daha da sinirlenmemek adına kendini tutuyordu.

Yüzbaşı onun dediklerini duymazdan gelerek devam etti konuşmaya. "İki gruba ayrılacağız. Teğmen Aksu sen teröristlerin arkalarından dolanacaksın. Onları iki ateş arasında bırakmalıyız. Gireceğiz, yakacağız ve çıkacağız."

"Emredersiniz komutanım!"

"Metehan, sen de Aksu'nun tam karşısına konumlanacaksın. En önemli göreviniz karşılıklı birbirinizi korumanız. Yerinizden ayrılmayacağınız için sabit hedef olacaksınız. Paksoy ve Kılınç, siz teğmen Aksu ile birlikte arkadan dolanacak ve sahada olacaksınız. Aksu sizi koruyacak."

"Emredersiniz komutanım!"

"Demiraslan, Uçar, Aydıner, biz de jandarmaya yardımcı olacağız. Onlar için kapalı olan yolu teröristlerden temizleyeceğiz. Bu sırada Metehan da hem bize destek çıkacak, hem de Aksu'yu koruyacak."

Birbirimize ayna olacaktık yani.

"Emredersiniz komutanım!"

"Kulaklıklarınız görev boyunca açık kalacak." diyerek inmeden son bir uyarıda daha bulunmuştu.

Helikopter alçalıp bizi açıklık bir alana bıraktı. Yüzbaşının yaptığı sıra ile atladık helikopterden. Benden önce atlayan iki Demiraslan'dan Üsteğmen olan temkinli bir şekilde etrafı gözlüyordu. Hepimiz indiğimizde verilen koordinatlara doğru hızlı bir tempoyla hareket ettik. Sesler yaklaştıkça içimden kendime yönelik telkinlerimi artırıyordum. Cesur olmak hiçbir şeyden korkmamak değil; korkuya rağmen ileriye doğru adım atmaktı. Arkana asla dönüp bakmamaktı.

Askerlerin yanına vardığımız zaman çok sayıda yaralı olduğunu gördük. Egemen yüzbaşı bize dönüp eliyle işaret ettiğinde arkadan dolanıp bulabildiğim en iyi mevziye konuşlanmak için hareket ettim. Barlas ve Eymen de benimle birlikte gelirken otların arasında sessiz ve sinsice sürünüp birden insanın bileğine dolanan bir yılan kadar sessizdik. Hatta ondan daha sessiz olduğumuzu iddia edebilirdim. Sorunsuz bir şekilde teröristlerin etrafından dolanıp arkalarında ki yolun iki tarafında bulunan küçük tepelerden en korunaklı olanına çıktım. Büyük bir kayanın yanında McMillan Tac-50 keskin nişancı tüfeğimi ayarlayıp uzanır bir şekilde pozisyon aldım. Evet, silahımın adını söylemeden duramıyordum. Bayılıyordum bu mükemmel şeye.

Gökkuşağının Kayıp Rengi (Asker Konulu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin