navajo beyazı/40

10.3K 1K 304
                                    

Güneş Milan, Egemen eşliğinde eve döndüğünde zihni bomboştu. Bundan sonra ne olacağı ile ilgili düşünmeyi reddediyordu. Düşünürse kafayı yiyeceğini biliyordu.

İçeri girdiği gibi Uğur Demiraslan'ı karşısında bulmayı da beklemiyordu. Adam tam karşısında durduğunda ona sarılmak ve teselli etmek ister gibi bakıyordu.

Yine de Güneş'in ona olan son tavrı yüzünden yaklaşmaktan imtina etti. Kızı onun açıkça bir baba olamadığını yüzüne haykırmıştı.

Güneş bunun farkına vardıysa da üzerinde durmadı. Egemen, "Babamın haberi var." deyince adamın niye kapı önünde beklediğini de anlamış oldu böylelikle.

Uğur Demiraslan konuşmaya karar vererek, "Hepsi geçecek." dedi. Senin için hepsinin geçtiğinden emin olacağım diye de ekledi içinden.

Güneş manidar bir gülüş eşliğinde, "Geçecek mi?" dedi, bu aslında bir soru değildi. Çünkü laf ağzından daha çok, 'buna inanıyor musunuz?' der gibi çıkmıştı.

"Ne zaman azıcık geçecek gibi olsa daha fazlası geliyor! Geçecek mi gerçekten?!" Başını iki yana salladı. "Boş tesellilerinizle ilgilenmiyorum."

Geçmeyecekti. Hiçbir şey geçmemişti. Uğur Demiraslan'ın yanından geçip merdivenlere yönelecekti ki kolundan tutulup geriye çekildi. Bir ânda kendini, arasında küçücük kaldığı kollarda bulduğunda nefesi kesildi, gözleri engelleyemediği bir hızla doldu.

Uğur yanından geçip gitmek isteyen kızını hiç düşünmeden kollarına çekmiş ve ona sıkı sıkı sarılmıştı. Buna ihtiyacı olduğunu biliyordu. Güneş kadar Uğur'un da ihtiyacı vardı bu kucaklaşmaya.

"Bırak beni!" diye bağırdı kız ilk önce. Uğur onu dinlemedi. Kurtulmak için çırpınan kızı daha sıkı tuttu kollarında. "Sana sarılmak istiyor muyum ben?!" Hıçkırdı. "İstemiyorum! Ne kollarının arasında olmak istiyorum ne de kokunu bilmek!"

Güneş çırpındıkça onun içi acıdı. Güneş'in bu sıcaklığa alışmamak için bile isteye kaçtığını biliyordu. Kızı sakinleşene kadar hiçbir şey demeden sıkıca sarıldı ona. Sonunda Güneş de titrek bir nefes alarak çırpınmayı bıraktı. Kendisine sarılan adama izin verirken gözlerinde anlamsız bir ifade ile yanağını adamın göğsüne yasladı. Tüm takati kesilmişti sanki.

Birden bedeninin tüm kontrolünü yitirir gibi oldu. Bedeninde ki tüm güç çekilirken, gözlerinin önü kararmadan önce Egemen ile göz göze geldi.

Egemen endişe ile, "Baba!" derken Güneş'in gözleri kayarak kapandı. Kızın gün içinde yaşadığı gelgitleri artık taşıyamadığının bilincinde olan Uğur Demiraslan onu kucağına alıp içeriye taşırken içinden hiç duyulmamış küfürler etmekle meşguldü.

Egemen hızlıca koltuğun üzerinde ki yastıkları alıp fırlatmış ve babası Güneş'i koltuğa bırakırken endişeli bakışlarını ona çevirmişti. "Hastaneye gidelim hemen!" Soğuk ve mesafeli bir insan gibi görünse de Egemen'in de geçmişine ait korkuları vardı. Kardeşlerini uyku hâli dışında gözleri kapalı görmeye asla dayanacak değildi. Yağız vurulduktan sonra ambulans gelene dek baygın bir şekilde onun kucağında kalmıştı. O günden beri bu hassasiyetle yaşamak zorundaydı.

Egemen'in aksine Uğur sakin kalmaya çalıştı. "Su getir Egemen." Çünkü Güneş'in bayılmasının sebebi oldukça açıktı.

"Baba hastaneye gidelim diyorum!"

"Egemen su getir lan!" diyerek itti hemen yanında dikilen oğlunu. Sakin kalmak da buraya kadardı.

Kızın baş ucuna dizlerinin üstüne çöktü. Egemen bir dizi küfür eşliğinde hızla salondan çıktı. Mutfağa girip neyin nerede olduğunu hatırlamaya çalışırken bir tur kendi etrafında dönmüştü. Sonra dolapta ki sürahiyi kaptığı gibi salona doğru koştu.

Gökkuşağının Kayıp Rengi (Asker Konulu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin