Küle Dönüşmüş İstek

46 14 0
                                    

Keyifli okumalar kiraz çiçeklerim🌸

Yıldızımızı parlatmayı unutmayın🌟

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Beyazlar içinde gözükeceğim sana belki elimde bir demet lavantayla.

Sende sadece bana baktığında gözlerin parlıyordu, benim yanımda iken yumuşuyordun sakince "Yani öyle oluyorum doğru." demişti tekrar aşağıya indik "Arabayı buldum savcım." dedi ona doğru kafamı çevirdim devam etti "İçine kadar baktırdım bir şey çıkmadı." dedi bu öyle bir şey değildi "Ama bunu olay inceleme ekibi bakması lazım." bana yandan yandan baktı.

Sonra kafasını çevirdi düşündüğüm şey olamazdı değil mi "Sen yoksa..?" dedim kafasını salladı "Doğru şeyi düşünüyorsun." şaşkınlıkla ağzımı açtım her yerde olamazsın ya gerçekten olay inceleme ekibinin içinde de olmazsın ama bu adamın yapabileceklerinin bir sınırı yoktu ya da nerden çıkabileceği.

Odasının kapısını açtı içeriye girdik Emir kafasıyla birine bir şey işaret etti adam dışarı çıktı o ise çalışma masasına yürüdü ben üstümde ki kabanı çıkarıp az önce bıraktığım yere geri bıraktım.

Deri koltuklardan birine oturdum dosyayı elime aldım incelemeye başladım başka bir kağıt çıkardım araba bulunmuştu ancak içinde hiçbir DNA yoktu araba yeni miydi acaba Emir'in bulunduğu tarafa kafamı çevirdim o da bir şeyler ile uğraşıyordu "Araba yeni miydi ancak sol farı kırıktı." dedim konuştuğum anda bana taraf kafasını çevirdi "Hepsi bir planın parçası ancak şöyle bir şey var savcım o aracın farı bilerek kırılmamış." kaşlarımı çattım "Nerden anladın?" diye sordum.

Nefesini verdi "Çünkü hiçbir DNA izi yok ve arabanının far olan tarafında çöküntü vardı ya başka bir şeyle yapılmış ya da..." devam ettirdim "...başka bir araç tarafında." kafasını salladı ayağa kalktı yavaş ve sert adımlarla yanıma geldi gömleğinin kolları yine arkaya kıvırmıştı.

Karşıma oturdu yakasının iki düğmesi açıktı kollarını dizlerinin üzerine koydu ve bana doğru eğildi bunu yaptığında siyah gömleği üzerinde gerildi gözlerini bana sabitledi işte şimdi Yeraltı Kralı'ydın kendinden emin sesle "Yarın başsavcı ile görüştüğünde bunlarıda söyle ayrıca bana verdiğin o yanmış kağıt hakkında bir şey çıkmadı ama bu bırakacağım anlamına gelmiyor Savcı." savcım değil savcı demişti.

Kafamı anladım manasında salladım "Madem beni öldürmeye çalışan kişi veya kişiler babanı öldürdü o zaman ilk olarak ismi ölüm olan kişiyi bulacağız sonra ikinci patronun yerini hemen söylemez ancak az da olsa bize ipucu verebilir böylece asıl patronada ulaşırız." arkasına yaslandı dirseğini koltuğun koluna koydu elini ağzının önüne götürdü bir şeyler düşünüyordu.

Bunu fark ettim "Ne düşüyorsun?" gözlerini bana çevirdi "Birinden yardım almayı çünkü sadece o ve onun adamları yapabilir." kaşlarımı çattım "Kimden peki?" diye sordum gözlerimin içine baktı bi an içimi üşüttüğünü hissettim buz gibi sesle "Kanlı Ayın Kelebeği ve onun gölgeleri." hiçbir tepki vermedim.

Çünkü gözlerini gözlerimden çekmiyordu kafamı belli belirsiz salladım "Bu işleri benden daha iyi bilirsin. Bir bildiğin var ki senden sonra aranan ikinci kişiyi söylüyorsun." ne tesadüf ikimizinde yüzü gözükmüyordu.

Ben bir savcı olarak göstermezken o ünlü iş adamı olarak gösteremezdi. Ve bir kez daha benzediğimiz bir nokta çıkmıştı ama bu sefer zorunlulukla ancak gözlerini benden çekmiyordu bende ondan asla ilk bakışmayı kesen kişi olmadım hele ki karşımda düşmanım duruyorsa nefretle baktım tekrar.

Ne yaparsam yapayım o nefreti söndürmezdim ne aşık olmam ne başka bir şey asla nefretimi yıkamazdı unutamazdım yaptıklarını...işte bu yüzden sende unutamyacaksın sende sevdiğini izleyeceksin.

Ölüm mü? O kelime bana çok yakın zaten lanetli bir kadındım etrafımda ki herkes bir gün terk ediyordu yaşamak bana uzaktı ne zaman yaşadığımı hissetsem işte o zaman ölüyordum.

Ben ölüyüm zaten sadece sen güldüğünde yaşayan bir beden var farkında değilsin ama beni sen değiştirdin ilk Vera annesi ile soğuk bir kış günü öldü ikinci Vera ise yağmurlu havada sevdiği adam ile öldü ancak bunlar benim ruhumun ölümüydü bedenimi ben öldüreceğim...

Sağ eli saçlarının arasına girdi değişik tarzı vardı o saçlar hep gözlerinin önde dururdu geriye doğru gitmezdi sadece eğer canını sıkan bir şey varsa saçlarını eliyle geriye iterdi. Neydi senin canını sıkan şey merak etmiştim.

Bakışmamızı önümüze geçen kişi kesmişti benden bir şeyler saklıyorsun bunu hissedebiliyorum o gözler savcısına buz gibi soğuk bakmaz bu ikinci defa oluyordu aramızdan çekildiğinde bana artık bakmıyordu bende ondan gözlerimi çektim gözlerimi masaya indirdiğimde bir tabağın içinde Ugnsbakad torsk gördüm bu yemek balıkla yapılan yemekti özel limon kremalı ve sebzeli hem görüntüsü ile hemde damakta bıraktığı lezettle İsveç'in en iyi yemeklerinden biriydi.

Tekrar acıktığımı hissettim tam o esnada Emir'in sesini duydum "Yemeyecek misin?" gözlerimi yemekten çekip ona baktım "Sen?" diye sordum nefes aldı boğuk şekilde "Savcı soruma soruyla karşılık verme!" yine savcı diyordu sağ kaşımı kaldırdım "Emir Kuznetsov madem öfkelisin git zehrini başkasına akıt savcıya değil!" aslında orda savcına demem gerekiyordu ancak damarıma basıyor sakince "Teşekkürler ancak iştahımın kaldığını zannetmiyorum!" dedim.

Alttan almaya çalışıyordum ama nafileydi madem böyle anlaşmak istiyorsun devam edelim o zaman ancak sana yakında durmam gerekiyordu karşı karşıya duran iki şahtık birimizi yaklaşmaya çalıştığında bir diğeri geri çekiliyordu veya aradaki boşluklar izin vermiyordu.

Elimde ki delillere baktım soğuk davranmak istiyorsan böyle olalım "Neden böylesin sen?" diye sordu kafamı kaldırıp bakmadım bile "Ne o Bay Kuznetsov! İsteklerinizi karşılayamıyor muyuz?" dedim sesi çıkmamıştı devam ettim soğuk bir şekilde "Bu hayatta her şeyini kaybetmiş birine kalkıpta neden böylesin diye sormamalısın." gözlerimi kağıttan çekip ona baktım "Eğer ki kaybetmesini sağlayan kişi ise." işte ben buyum dili yılan kadar zehirli gözleri ise sönmüş kişiyim.

KIRIK PARÇALAR |DÜZENLEMEDE|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin