Bu bölümde sizi bir tür sır bekliyor...iyi okumalar kiraz çiçeklerim🌸
Yıldızımızı parlatmayı unutmayın🌟
================================
Ruhum kirli karanlığa bürünmüştü ben umutsuzca beyaz ışığı görmeyi ümit ediyordum.
Gece bir örtü misali havayı kaplamıştı sanki şehrin karanlık tarafını göstermek istermiş gibi nefesimi verdim ciğerlerimde ki sıcak hava buhar olup çıktı.
Havaalanına gelmiştim kimsenin benim gittiğimden haberi yoktu tek kişi hariç Kanlı Ay ya da savcım ne tür planlar yapacağını tahmin edemiyordum içine adam gönderdiğimde bile ölüsünü yer altına göndermişti.
Seni kanlar içinde görmek istemiyordum o kanlar sana yakışmıyordu tam tersi çiçek bahçesinde oturmanı ve klasik müziği eşliğinde onlarla ilgilenmeni izlemek istiyorum.
Gece kadar karanlık olan gözleri bana baktığında az da olsa parlıyordu bu güzeldi ay ışığım, saçların sarmaşıklar kadar uzun ve narindi önüne düşen saçların seni rahatsız ettiğinde kaşlarını çatıyordun.
Sana ertesi gün geri dönecektim sana uzak kalınca elimden kayıp gideceğiniden korkuyorum Luka yanıma geldi "Uçak hazır patron." kafamı çevirip ona baktım "O zaman gidelim." dedim.
Uçağın kalkacağı koridora yürüdüm, uçağıma bindiğimde pilot gelip "İyi akşamlar efendim ben pilotunuz Koralp uçuşunuzda size ben eşlik edeceğim." ona baktım "Güvenle geçeceğimize inanıyorum." dedim adam kafasını ile selam vererek geri gitti Luka karşıma oturdu "İsveç ve Japonya arası uçuş saati kaç?" diye sordum.
Telefonunu eline aldı "11 saat 24 dakika ama aktarmasız eğer aktarmalı uçarsak bu süre uzar." kafamı onaylar anlamda salladım "O zaman bizde direkt uçuş yapacağız." dedim. Bu demek oluyor ki duvara bir çizik daha çizilecek.
Pilot konuşmasını yaptı bizse havalandık onuda yanımda götürmek isterdim ama olmazdı başına bir şey gelirdi orası İsveç değildi. Bizi bu zorlardı çünkü onun Kanlı Ay olduğunu bildiğimi bilmiyor bu da adamlarının oraya gelmesini engellerdi.
Vera'nın anlatımıyla...
Erik'in uzun süre konuşması sıkmıştı bana öğüt veriyordu bunu biliyordum sesinde endişe tonu kendini belli etmişti Cyrus'u aradığımda bazı değişiklikten bahsetmiştim değişen planlardan ve son yaşanan olay hakkında konuştuk o da bulamamıştı.
Yatakta uzanıyordum uykum gelmiyordu yataktan doğrularak kalktım camdan baktım canım sıkıldı yarın cumartesiydi bu da çalışanların izi günü demek ti odamdan çoktım Emir'in odasına girdim, odasının ışığını açtım.
Gözüm giyinme odasına kaydı o olduğu zaman girmemiştim çünkü uygun değildi o sırada gece odama girip benimle uyuyan Emir. Gülümsedim hemde rahatça beni bu halde görse "Savcım şimdi de eşyalarımı karıştırıyorsun?" derdi bende "Ne işim olur senin eşyaların ile Emir?" derdim sahte öfkeyle o da bunu anlayıp güler "Belki beni merak etmişsindir." derdi.
Kafamı salladım karşımda olmayacak şeyi o yokken odasında sesli söyledim "Evet, seni her zerreme kadar merak ediyorum Emir..." dedim. Kabullenmek zordu ailenin katiline aşık olmak gurur kırıcıydı.
Sorun değildi Emir bende senin gözlerinin önünde ölecektim hemde senin en sevdiğin rengi giyerek...en mutlu anında gözlerinin içine baka baka öldürecektim kendimi.
Giyinme odasına girdim çoğunlukla siyah ve koyu lacivert tonları giyiniyordu ama onu farklı renkle görmek imkansızdı aslında komik dururdu düşündüm Emir Kuznetsov farklı bir renk giyince nasıl durur diye...kahve ve bej ona yakışırdı.
Aslında koyu gri de ona yakışırdı bir süre düşündüm bana bir şey verecekti...bu yüzden en sevdiğim rengi sormuştu. Düşüncelerimden kurtuldum "Bakalım Yeraltı Kralı neler saklıyor..." gülümsedim ellerimi arkamda birleştirerek yürüdüm eğildiğimde saçlarım eğildiğim tarafa dökülmüştü hatta bazıları önüme kaşlarımı çatarak onları üfledim.
Saatlerine baktım gümüş marka saatlerdi kravatları kutusunda duruyordu bu da demekti ki nadir kullanıyordu ceketleri bir tarafta toplanmış pantolonları ve gömlekleri ise bir tarafta. Kol düğmeleri bir yerde duruyordu iki kol düğmesi dikkatimi çekti biri gece kadar siyah diğeri ise gece mavisiydi...
Haklıydı kravat iğnesi kullanmıyordu, etrafı tekrar inceledim o sırada daha önce rafların arasında fark etmediğim siyah neredeyse kapanmak üzereyken kapanmamış kapıyı şimdi fark etmiştim o rafların olduğu yere doğru yürüm duvarın iç kısmında anahtar düğmesi vardı ona basarak açtım.
Açtığımda duvarın üzerine çizilmiş çizikler vardı kaşlarımı çattım böyle bir şey neden buradaydı yoksa öldürdüğü cesetlerin sayısı mıydı? Onu bundan beklerdim ama ceset sayısı için...çok fazlaydı elimi izlerin birine götürdüm ilk dört çizgi yan yana çizilmişti ama sadece biri üzerlerinden geçmişti bazılarının üzerinde kan lekeleri vardı.
Lekelere dokundum onun kanı mıydı...bu hoşuma gitmemişti sonra sağ alt köşede tamamlanmamış sayıları gördüm oraya eğildim saçım önüme dökülmüştü kulağımın arkasına sıkıştırdım tamamlanmamış sayıda sadece iki çizgi vardı. Dört duvarda beş çizgi ile kaplı iken kalan son yerde iki çizgi vardı...
Ama çizilen sayıların arasına boydan boya çizgiler çizilmişti saydığımda 7 sayısı çıkıyordu son sayısın yani 7'nin önüne geldim sayılar ayrılmıştı bu sefer 2 sayısı çıktı sayı gruplarını saydığımda 24 ediyordu son yer dahi aldığım yer 22 sayısını çıkarıyor...bunlar neydi böyle? Bir tür şifre falan mıydı?
Tek tek bulduğum sayıları bir araya getirdim "7,2,24,22..." ne lanet şeydi bu böyle. Aralarında bir bağlantı bile yoktu. Elimi tekrar duvar dokundurdum "Ne saklıyorsun Emir?" dedim kendi kendime.
Elimi duvardan çektim ve oradan ayrıldım kapıyı nasıl bulduysam aynı şekilde bıraktım giyinme odasından da çıktım yatağına baktım ona doğru yürüdüm bu zamana kadar yanında kadın görülmemiş adamın tek gördüğü kadındım. Yastığına dokundum elime aldım kollarımı yastığa doladım burnuma götürdüm sadece onun kokusu vardı üzerinde ciğerlerimi yakan ama yinede yaşadığımı hissettiren o koku benim uyumamı sağlayan tek şey...
Yastığını alarak bana ait odaya geri döndüm, komidinin üzerinde ki iki masa lambası yanıyordu bu da odaya loş bir hava veriyordu yatağıma yürüdüm yorganı açarak içine girdim yastığını kollarımın arasına aldım dizlerimi kendime çektim.
Yüzümü yastığına yaklaştırdım "Okyanusum..." dedim kendi kendime devam ettim "Gecemavim..." ikisi de birbirine benzerdi ben ise onun "Ay Işığı ve Savcısıyım." ay ışığı...bana böyle söylediği zaman hoşuma gitmiyor değildi çünkü Kanlı Ay ismimide o vermişti.
Gözlerimim yavaşça kapanıyordu gözümden bir damla yaş döküldü fısıltıyla "Özür dilerim bu baharda öleceğim için...sen beni öldürmüşken ben senden özür diliyorum bu da benim çaresizsizliğim..." ve gözümü kapattım yastığına daha fazla gömüldüm onu yanımda hissedebilmek için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK PARÇALAR |DÜZENLEMEDE|
RomanceVera, adaletin soğuk yüzünü temsil eden bir savcıydı; ancak geceleri, şehrin karanlık sokaklarında, suikastçı olarak başka bir kimliğe bürünürdü. Emir ise, mafyanın acımasız dünyasında kendi krallığını kurmuş bir adamdı. İkisi de, birbirlerinin varl...