Ölümün Eşiği

27 13 4
                                    

Keyifli okumalar kiraz çiçeklerim🌸

Yıldızımızı parlatmayı unutmayın🌟

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Hadi uzat elini karanlık olan ellerime bırak kanlar dolu olan ellerini.

O kadar sıkı sarıldım ki sanki beni kurtaracakmış gibi çaresizce, hıçkırarak ağlıyordum dudağımı ısırdım ta ki kanın metalik tadı ağzıma gelene kadar kendimden iğrendim bir kez daha o gün orada olmasaydım bunlar başıma gelir miydi?

Ya da kendimi savunmayı öğrenseydim bunları yaşar mıydım? Emir hiçbir şey söylemiyordu saçlarımı okşuyordu nefes nefese "...benden iğrenme olur mu?" dedim o esnada eli saçımın üzerinde dondu geri çekileceğim zaman göğsüne bastırdı öfkeyle "Bu senin suçun değil yıllarca aşağlık birinin yaptığı şey için kendini suçlama!" demişti.

Beni göğsünden uzaklaştırdı çenemden tutup kaldırdı ona bakmamı sağladı "Ağlarken çok çirkin oluyorsun." daha fazla ağladım ama bu sefer kendimden iğrememde değil tam tersi onun kurduğu cümle yüzünden "Bakma o zaman yüzüme." dedim güldü alnını alnıma yasladı "Nasıl bakmam ay ışığım kıymetlimsin sen benim." yanağımı okşadı "Sana her kim dokunduysa onu öl-yani varlığını sileceğim." güldüm.

Sırf tek bir kelimeden nefret ettiğim için anlamı aynı kelimeyi kullanmıştı o da benimle güldü "İşte böyle ağlama bir daha." kafamı salladım ondan uzaklaştım gözlerine baktım "Kimseye söyleme ağladığımı." kafasını hayır anlamında salladı "Senin hakkındaki her şey bana ait başkaları bunu öğrenemez." yüzümde ki yaşları sildi.

Derin nefes alarak döndüm arabanın güneşliğini indirip aynadan kendime baktım sonra ona baktım "Gerçekten çirkinim." dedim makyajım su misali akmıştı yüzümden hızla akmış makyajımı temizledim tekrar baştan makyajımı yaptım ancak o arabayı çalıştırmamıştı elimde pudra fırçası ile ona döndüm "Neden ilerlemiyoruz." kafasını yana yatırdı "Geldiğimiz yere nasıl ilerleyelim savcım." kafamı dışarı çevirdim karşımızda adli tıp merkezi yazıyordu.

Ve o anda telefonum çaldı aceleyle çantamdan telefonumu bulup açtım boğazımı temizledim "Evet?" dedim karşıdan Erik'in sesini duydum "Loya beni aradı adli tıpa gelmem için ben bahçedeyim sen neredesin?" etrafına bakıyordu Emir'e döndüm "Bende yaklaştım sen içeri gir bekle dışarı soğuk." bir süre durdu.

Düşünüyordu içeri doğru yürüdü "Tamam ben giriyorum." demişti ve kapatık Emir'e baktım "Gitmem gerekiyor sende işinin başına dönmelisin." kafasını salladı "Gir sen içeri ben seni beklerim." demişti gözlerimi kapattım "Dışarı çıkma eğer Erik onunla gitmem için zorlarsa karışma onunla geri dönerim." dedim.

Gözlerimin içine bakıyordu ardından dışarıyı izledi "Siz nasıl istersinizin savcım." demişti arabanın kapısını açıp çıktım ve adli tıpa yürüdüm içeri girdim, insanlar bana bakıyordu bunun sebebini biliyordum canı tehdit edilen savcı burada diyorlardı bakışları her şeyi söylüyordu.

Umursamadım ailesi ölmüş bir kadının kendi canı neydi ki sadece oradan oraya sürüklenen fügürdü, Loya'nın odasının bulunduğu koridorda geldiğimde Erik ve Loya'yı gördüm ciddi bir şeyler konuşuyorlardı ancak Erik'in yüzünde farklı ifade vardı.

O sırada Loya Erik'in söylediği cümleyle gözlerini devirdi ve beni gördü, şaşkınlıkla gözünü açtı Erik'in koluna heyecanla vurdu Erik o sert darbelerle kolunu sıvazladı ardından Loya'nın beni gösterdiği tarafa döndü ve göz göze geldik hızla Loya'ya sordu Loya bana bakarak kafasını salladı ve "Doğru görüyorsun Erik, Vera şu anda Lila giyinmiş." dedi.

Kafamı eğerek yürüdüm ve yanlarına vardığımda ikisininde yüzünde şaşkınlık vardı yüzlerine baktım sert sesle "Ne bakıyorsunuz yüzüme?!" dedim Loya dirseği ile Erik'in kolunu dürttü, Erik sonunda ne yaşadığını fark ettiğinde kendine geldi şaşkınlıkla "Sen...3 yıl..sonra Vera en sevdiğin giymişsin."bunun olacağını biliyordum.

Kafamı salladım "Evet, zor oldu ancak...savcım emin ol evde Maja sağolsun üstümü batırmasa giymezdim." dedim. Derin nefes aldım ikisi birbirine baktı "Neyse asıl meselemize gelelim." Loya'ya döndüm "Sana verdiğim şeyi buldun mu?" diye sordum.

Aceleyle kafasını salladı "Evet, ama içeri girelim." dedi Erik ile birbirimize baktık hadi bakalım neymiş bunu öğrenelim biran önce ve Loya'nın odasına girdik Loya masasına yönelip çekmeceyi açtı içinden kravat iğnesini çıkardı.

Bize doğru yürüdü delil poşetinin içerisinde olan kravat iğnesini havaya kaldırdı ciddi şekilde "Sınırlı sayıda üretilen ünlü bir tasarımcıya ait ismi Dylan Ouellet olduğu ortaya çıktı, üzerinde bulunan imzadan bulabildik bu iğneden sadece 5 tane üretilmiş ancak kimlerde olduğu bir sır." kaşlarımı çattım "Yani neden sır olarak saklanıyor?" diye sordum Loya hemen cevap verdi "Bu onun özel anlaşması her yıl çıkardığı sınırlı üretimde olan ürünlerini gizli locasında anlaşmalı olarak satıyor." kaşlarıma havaya kalktı.

Anlaşılan o locada gizli işler dönüyordu Erik'e döndüm "İçlerine girmeliyiz." dedim kafasını salladı "Haklısın sıradan bir loca gibi durmuyor." kafamı onaylar anlamda salladım tekrar Loya'ya döndüm "Peki, parmak izi veya kan lekesi ya da başka bir DNA türü?" diye sordum kafasını hayır anlamda salladı "Maalesef savcım, istediğiniz şeyler çıkmadı." sıkıntıyla nefesimi verdim.

Kollarımı göğsümün önünde birleştirdim cama doğru yürüdüm kollarımı açıp öndeki kenar mermere bastırdım hızla arkamı dönerek "Bu loca bu yıl özel üretimi satışa çıkardı mı?" diye sordum.

Loya ve Erik birbirine baktılar ah şu çift ne birbirlerine adım atıyorlar ne de uzaklaşıyorlardı bizse yan yana duruyorduk ancak o benim yaralarımı sararken ben ona yaralar açıyordum.

Düşüncelerimden kurtuldum "Savcım lütfen bunu öğren bende araştıracağım bakalım oraya nasıl girebileceğiz." kafasını salladı Loya'ya baktım bana yürüdü ve sarıldı sımsıkı sarıldı "İyisin Vera tanrıya şükürler olsun." demişti karşılık verdim gülerek "Allah'a şükür Loya." dedim ve geri çekildim.

Saatime baktım "Benim adliyeye gitmem gerek dosya hakkında." dedim Erik saatine baktı "Hadi o zaman birlikte çıkalım." sorguya çekilecektim telefon azarlarımız bitmişti şimdi de yüz yüze olacaktı bıkkınlıkla nefesimi verdim "Buyrun savcım." ve odadan çıktık.

Adli tıpın bahçesine geldiğimizde gözüm Emir'in arabayı park ettiği yere takıldı hala oradaydı ancak yanımda Erik vardı kafamı çekip ona baktım Erik ise beni izliyordu "Neye bakıyorsun öyle?" dedi tekrar etrafa baktım "Yürürken etrafı izlemek hukuken suç herhalde?" nefesini verdi ve durdu "Vera neden o adamın evindesin?" işte gel buna cevap ver.

Nefes aldım "Ne yapsaydım senin yanına gelsem sen tehlikeye girersin, Loya'nın yanına gitsem ikiniz Ronald'ın yanına gitmeyeceğimi biliyorsun en son kişiyi söylesem sadece gece yanına gidiyorum biliyorsun ne yapsaydım?" gözlerimin içine bakıyordu bir şeyleri ölçmek ister gibi tam konuşacakken telefonum çaldı ekrana baktım bilinmeyen numara yazıyordu.

Ekranı Erik'e gösterdim bana baktı "Hemen aç." dedi ekranı kaydırıp açtım hoparlörü açıp sesin gelmesini bekledik karşıdan anlaşılmayacak arka taraftan bir ses geldi "Sonunda Yeraltı Kralı'nın yanından ayrıldın savcı Vera." sert sesle "Ne istiyorsun?" dedim gülüyordu mu yoksa kendi kendine mi konuşuyordu emin olamadım.

Ancak ses kesilince konuştu "Şu anda seni hedef alan adamım var." Erik bana baktı gözlerini açtı hızla kolumdan tuttu beni yolun kenarına arabasına götürüyordu tam o sırada biri karşımıza çıktı yüzünde maske vardı silahı bize doğrulttu Erik hızla önüme geçti ve silah sesi duyuldu.

KIRIK PARÇALAR |DÜZENLEMEDE|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin