65. Bölüm

189 15 20
                                    

İyi okumalar.

"Deniz Demir otur yerine." Rıza babamın sesiyle transtan çıkmış gibiydim. Mesut abi "Başımız döndü be kızım." dedi. Otururken "Cansu hastanede, durumu nasıl bilmiyoruz. Onu vuranın Engin olduğu söyleniyor. Kurşun Engin'in silahından çıkmış. Baba kim bize tezgah kuruyor yine?" öfkeyle sağa sola saldırıyordum yine. Az önce sorguya çekilmiştim. Engin'in olay anında nerede olduğu bilinmiyor, kimse görmemiş. Silahı da nasıl olduysa hem Cansu'yu hem de Cansu'yu yaralayan kişiyi vurmuş. Nasıl boktan bir şeye girmiştik yine ya?

Mesut abi "Kızım bir dur. Engin'i kurtaracağız. Cansu bizim de kardeşimiz." sıkıntıyla nefes verdim. Duvarlar üstüme geliyordu. Aldığım nefes yetmiyordu. Ayağa kalkınca Hakan "Deniz nereye?"

"Engin'i görmek istiyorum savcı gelmeden." dedim ve odadan çıktım. Hafif başımın dönmesiyle sandalyeden tutunmak istedim. "Rıza Soylu'yla görüşmek istiyorum." zihnimin derinliklerinde duyduğum tanıdık sesle başımı kaldırdım. Rıza babalar da gelmişlerdi. "Buyurun benim." Rıza babanın cümlesiyle karşımdaki beden bize döndü.

"Ben savcı-" göz göze geldiğimiz anda zaman durmuştu. İzafiyet teoreminin gerçekliğini garantileyecek saniyler geçtikten sonra "Esra Demir."

(...)

Tuvalette kaçıncı kez yüzümü yıkadığımı saymazken Aylin "Deniz yüzün bembeyaz oldu. Başka bir şey mi var?" demişti. Evrenin oyunu muydu bunlar? Nasıl Cansu'nun olayına Engin'in suçlandığı olaya savcı Esra Demir olmuştu? Ne zamandan beri buradaydı?
Tesadüf mü gerçekten? Ne anlam çıkarmam gerekiyordu? "Yok." diyebildim güçlükle. Engin'e ihtiyacım vardı. Aileme ihtiyacım vardı.

Koridora çıkmışken Esra'nın "Şüpheliyi sorgu odasına alın." cümlesini duymuştum. Volkan'ın Engin'i getirmesiyle koşup boynuna sarıldım. "Cansu nasıl? " demişti Engin. "İyi olacak." dedim daha sıkı sarılarak. "Suçsuzum aşkım yemin ederim suçsuzum." demişti yalvarırcasına. "Biliyorum sevgilim."

Esra Demir'in "Şüpheliden ayrılın lütfen. Ellerinde kelepçe niye yok?" tok sesiyle ayrılmıştım. Kimse cevap vermeyince "Neyse sorguya başlayalım." demişti aynı ses tonuyla. Engin elimi tuttuktan sonra Volkan onu içeri götürmüştü. Rıza baba izlemek için girerken ben de peşinden gitmek için hamle yaptım. "Eşiniz içerideyken izlemeniz doğru olmaz Deniz Demir. Hatta soruşturma içerisinde bile olmamalısınız." sesi ürperticiydi. Mesut abinin "O kadar da değil savcım." demesiyle "O kadar." diyerek kestirip atmıştı. Sonra da içeri girmişti.

Ben hırsımdan koltuğa tekme atmışken Aylin durdurmaya çalışıyordu. Hüsnü başkomiser "Savcı kıl gibi. Bize kolayı denk gelmez zaten." diye isyan etmişti.

(...)

Engin'in çıkmasıyla gözlerimi sildim. Güçlü olmak zordu öyleymiş gibi görünmek ise daha zor. Esra Demir "Cansu Soysal'a geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum." Her şeyi bu kadar silmiş olması normal miydi? Bana döndü. Geldiğinden beri ilk defa net bir şekilde bakıyordu gözlerime. Duygusuz oldukça sert... bir yabancı gibiydi. Zaten yabancıydı bu kız bana kimdi bu kişi?

"Acınız taze diye sizin ifadenizi yarın alacağım Deniz Demir. Saat 10'da bekliyor olacağım. Geçmiş olsun." böyle normal cümleleri üzerimde garip bir hissiyat bıraktı. "Teşekkür ederim." diyebildim. Yüzüme bakmadan gitmişti.

Mesut abi "Sorguda fenaydı. Karanlık işlere bulaşmış olabilir mi? Onların adamı gibi Engin'i içeri attırmak için uğraştı bayağı." yaptığı sert yoruma hemen tepki gösterdim. "Öyle bir şey yok." Esra Demir her ne kadar bıraktığım kişi olmasa da pis işlere bulaşmış olamaz. Herkes bana bakıyorken şaşırmış gibiydi. Genelde böyle şeyleri ilk ben söylerdim şüphemde de haklı çıkardım. Rıza baba "Deniz doğru söylüyor. Görevini icra etmeye çalışan genç bir savcı sadece. Tecrübesizliği sizi yanıltmasın."

Düşünmek istemiyordum artık.
Hastaneye gitmeliydim.

Esra'dan

Sabah saatleri

Yeni iş hayatımın ilk günü. Odama geçerken bu şehiri ne kadar çok özlediğimi fark ettim. Tatlı bir kızın bana doğru gelip "Esra Demir galiba. Buyurun lütfen. Ben asistanınız İnci Aral." Uzattığı elini tuttum. "Memnun oldum." Pek samimi olmayan sesime takılmayıp "Neye ihtiyacınız varsa söyleyin lütfen. Her konuda yardımcı olurum." soğuk bir teşekkür edip odama girdim.

10 sene dile kolaydı. Bu şehri terk etmiştim ama o beni tekrar içine çekmişti. Benden vazgeçmeyen birkaç şeyden biriydi İstanbul.

10 sene önce

Fatma Nur "Esra lütfen yapma." kardeşim daha yakın zamanda hastaneden çıkmış tekerlekli sandalyeyle bana intihar etmemem için yalvarıyordu.
"Ben varım lan toplarım seni. Senin için döndüm ben hayata. Ben senin için yaşamaya çalışırken sen o kız yüzünden ölüyorsun. Acı lan bana. Yapma bunu."

Canım çok yanıyordu ilk kez biri bu kadar yara açmıştı ruhumda. Sevdin mi gerçekten beni? Neden yaptın bunu bana? "Bilir o Beni'yi söyler misin?" Fatma Nur'un şaşkınlığı belli oluyordu çıktığım inşaatın tepesinden. Telefondan boğazını temizleme sesi geliyordu sonra başladı şarkıya.

"Bugün aramadım ama bilir o beni
Çok uzaktayım ama görür o beni
Eve dönemedim ama bulur o beni
Bana acımadı ama sever o beni

Bugün aramadım ama bilir o beni
Çok uzaktayım ama görür o beni
Eve dönemedim ama bulur o beni
Bana acımadı ama sever o beni

Karşıma geçsin, göğsüme vursun
Ben soru sormam, o bana sorsun
Kim daha yorgun, kim daha üzgün
Bilir o beni, bilir o beni, bilir o beni

Karşıma geçsin, göğsüme vursun
Ben soru sormam, o bana sorsun
Kim daha yorgun, kim daha üzgün
Bilir o beni, bilir o beni, bilir o beni."

Her kelime hançer gibiydi. 'Yüreğime hançer de soktu gül sandım.' ben Deniz'i kendime yar sandım.

Yanıldım.

"Bugün aramadım ama bilir o beni
Bana acımadı ama sever o beni."

Son cümleyle dayanacak gücüm kalmamıştı artık siren sesleri geliyordu yavaştan ya şimdi ya hiç. Ruhumdaki ağırlıklardan kurtulmak için saniyelerim kalmıştı. Fatma Nur'un yüzüne bakamıyordum kendimi boşluğa bıraktım. Ben seni ölümüne sevmişim Deniz Korkmaz.

Günümüz

Yıllarca kabusum olan anıların artık hiçbir şey hissettirmediğini fark etmiştim. Duyarsızlaşmıştım resmen. Bitmişti tüm duygular. O gün belki kendimi öldüremedim ama içimdeki her şeyi yıllar içinde öldürmüştüm. Aldığım antidepresanlar, yıllarca gördüğüm terapiler aylarca yattığım hastaneler sonucunda bitmişti her şey. Deniz Korkmaz bir gün o tımarhane köşesinde kalmıştı işte.

Artık tek bir amacım vardı kardeşimin yanında olmak ve adaleti sağlamak.

Fark Etmeden Senin OlmuşumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin