86. Bölüm

162 17 41
                                    

İyi okumalar.

Esra'dan

Aldatıldığını öğrendiği gün;

İnsan çok küçük yaşlarda çok büyük dertlerle uğraşınca hayatının sonuna kadar bir daha üzülmem hiçbir şey beni yıkamaz diye düşünüyordu. Şimdi karşımda gördüğüm tabut düşüncelerimde yanıldığımın kanıtıydı.

Annem gözlerimin önünde babam tarafından öldürülmüştü.

Ablam yoğun bakımda, Fatma Nur komada. Ailem dediğim kimse yok etrafımda. Koskoca okyanusta atlasım ise yanımdaydı. Ağlamaktan şişmiş gözlerime kan oturmuştu artık.

Ağlamaya bile hakkım yokmuş gibi hissediyorum. "Deniz nereye götürüyorsun beni?" düşünceli bir ifadeyle yolu izliyordu. Kendimden uzaklaştırmıştım son zamanlarda onu. Mutsuzluğum ona da bulaşıyordu. Yanımda gülmeyi kendine yasak görüyordu.

Ona çok yakışan gülümsemesi için benden ayrılması gerekiyordu ama yapmıyordu. Ayakta durmamı sağlayan tek şey oydu. Yaşıyormuşum gibi hissettiren tek şey ona sarılmaktı. Onun aşkı Tanrı'nın bana yaptığı tek iyilikti.

Araba durdu. Deniz indi. Gergindi. Beni beklemeden yürüyordu. Güçsüz düşmüş kollarımla kapıyı açtım. Yürümekte bile zorlanıyordum artık. "Deniz bekler misin?"

Durmadı. Bizim yerimizdi burası. Bu tepeden şehir çok güzel görünüyordu. En son ne zaman buraya geldik hatırlamıyorum tıpkı Deniz'i en son ne zaman mutlu ettiğimi hatırlamadığım gibi.

Bu kadar acının içinde aşk yaşamak haramdı bana.

Yavaş adımlarla Deniz'in yanına geldim.

"Cenazeye gitmemiz lazım." Annemi yeni defnetmiştik. Mezarlıktan çıkar çıkmaz Deniz buraya getirmişti.

Deniz şehire bakıyordu. Sessizdi. Elime telefonu koydu. Temas etmemişti bunu yaparken.

"Aldattım seni."

Nefesim kesildi.

"Ne?"

"Telefona bak. Sana nasıl yaptığımı anlatmak istemiyorum. Dayanamazsın."

Buz gibiydi sesi. Bakışlarım ağır ağır görmekten korktuğum fotoğrafa baktı. Deniz bir çocukla dudak dudağaydı.

Ellerim titrerken telefonu fırlattım. "Nasıl yaptın bunu?" fısıltıyla çıkmıştı sesim.

Demirin erimesi için 1500 derece civarında sıcaklık gerekiyordu ve ben o sıcaklığı her yerimde hissediyordum. Yok oluyormuş gibiydim.

"Ben artık dayanamıyorum Esra. Senin bu hâllerine katlanamıyorum. Aldattım çünkü değersiz hissediyordum. Bir hayatım var ve sensizken daha güzel bu hayat. Sadece yüksün ve ben artık taşıyamıyorum. Beni de anla mahvettin her şeyi tanıyamıyorum seni. Nefret et benden. Özgür bırak artık beni. Uzak dur Esra yalvarırım çıkma karşıma. Bıktım senden de sorunlarından da. Seninleyken kendime saygısızlık ediyorum artık. Seni sevmiyorum Esra anla." Tiksinir gibi söylemişti her şeyi.

"Söylesene kaçıncı düğmeni açarken unutturdu beni?"

Öfkeyle dibime girdi. "İğrençsin. Vicdanın kurusun." Bir sürü hakaret etmek istiyordum ama konuşamayacak kadar güçsüzdüm. Aciz biriymişim gibi baktı.

"Sevgiyle çiçek açtıracağınız insanları sevgisizlikle dikenleştiriyor sonra da senin dikenlerin var diye suçluyorsunuz. Düzeltmek isteseydin düzeltirdin, yanımda olmak istesen olurdun, kaybetmekten korksaydın şayet benim için her şeyi yapardın. İstemedin Demir. Sen bizi istemedin. İlişkimizin içine eden sensin de suçlu ben miyim? Aldattım çünkü bunu hak ettin."

Fark Etmeden Senin OlmuşumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin