Veda

3 1 0
                                    


Engfa ve Charlotte, çimenlerin serinliğine uzanmış halde, gökyüzünde parıldayan ayı izliyorlardı. Gecenin sessizliği onları sarmış, gök yüzündeki yıldızların dansı eşliğinde birbirlerine daha da yakınlaşmışlardı. Ancak ufukta gün doğumu belirmeye başlamıştı. Ay, parlaklığını yavaş yavaş kaybederken yerini yakında doğacak olan güneşe bırakıyordu. Bu an, ikisi için de sonsuzluk kadar uzun olsun istedikleri bir zamandı ama zaman acımasızca ilerliyordu.

Charlotte'un gözlerinden bir damla yaş süzüldü. Sessizce, hüzünle dudaklarından bir cümle döküldü. "Zamanım geldi..."

Engfa, bu kelimeleri duyduğunda gözleri doldu. Gözlerinin derinliklerinde beliren acı, yüzüne yansıdı. "Biliyorum," diye fısıldadı, sesi ağır ve hüzünle dolu. Yavaşça doğruldu ve Charlotte'u da nazikçe kaldırdı. O an, ikisinin de yürekleri ağırlaşıyordu. Charlotte'un kırılgan bedeni, Engfa'nın güçlü kollarında kayboluyordu, ama bu bile onları teselli etmeye yetmiyordu.

Engfa, Charlotte'un gözlerinde parlayan yaşları görünce kalbinin sıkıştığını hissetti. Onu daha sıkı sararak kendine çekti, birbirlerinin kalp atışlarını duyabiliyorlardı artık. Gözleri dolmuştu, ama Charlotte'a güçlü görünmeye çalışıyordu. "Seni bırakmak istemiyorum... Zaman her şeyi alıp götürüyor, ama seni elimden almak, en büyük acı," diye fısıldadı Engfa, sesi titreyerek.

Charlotte, Engfa'nın göğsüne yaslanmışken gözyaşlarını artık saklayamıyordu. "Ben de... Ben de seni bırakmak istemiyorum. Her saniye seninle daha da derine işliyorum. Ama gitmek zorundayım... Güneş beni çağırıyor," dedi, kelimeler boğazında düğümlenerek. Gözleri, Engfa'nın gözlerine kilitlenmişti; bir yandan vedalaşmak zorunda olduklarını biliyordu, diğer yandan hiçbir şey bu anın bitmesini istemiyordu.

Engfa, Charlotte'un saçlarını okşarken gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. "Her günün sonunda seni yeniden kollarımda bulmak için bekleyeceğim," dedi. "Ama seni bırakmak her seferinde kalbimden bir parça koparıyor."

Charlotte, Engfa'ya daha sıkı sarıldı, sanki bırakırsa tamamen kaybolacakmış gibi. "Sana her şeyden çok güveniyorum... Ama vedalaşmak her seferinde daha da zorlaşıyor. Sen benim sonsuzluğumsun, Engfa. Sensiz bir an bile bana bir ömür gibi geliyor."

İkisi de gözyaşlarına engel olamıyordu. Engfa, Charlotte'un yüzünü avuçlarının arasına aldı ve onun gözyaşlarını nazikçe sildi. "Sonsuzluk... seninle her saniye bir armağan, Charlotte. Bir gün, sonsuza dek yanında kalacağım. Gün doğsa bile ayrılmayacağız," dedi, sesi sevgi ve tutku doluydu. Ama şimdi, birbirlerinden ayrılmaları gerektiğini biliyorlardı.

Son bir kez, sessiz bir anlaşma içinde, dudaklarını birbirine değdirdiler. O öpücük, ikisinin de kalbinde derin bir iz bırakıyordu. Ayrılmaları gerektiği gerçeği, bu aşkı daha da derinleştiriyordu. Sonra Engfa, Charlotte'un alnına hafif bir öpücük kondurdu ve fısıldadı: "Seni her zaman bekleyeceğim, sevgilim."

Güneş ufukta yükselmeye başlamıştı. Ayrılık kaçınılmazdı.

Engfa, Charlotte'u kendine daha da çekerek ona sıkıca sarıldı. Alınlarını birbirine yasladılar, gözleri kapalıydı ve ellerini sıkıca önde birleştirdiler. İkisi de kalplerinin ritmini, birbirlerinin nefes alışlarını hissediyordu. Dudakları, sevgi dolu bir dokunuşla Charlotte'un yüzünde gezindi. Engfa, fısıldayarak sevgi sözcüklerini onun kulaklarına ulaştırıyordu.

"Benim sonsuz aşkım... Sensiz bir an bile hayal edemiyorum."

Charlotte, Engfa'nın dudaklarının her dokunuşunda derin bir huzur ve mutluluk hissetti. Sanki her fısıltı, her kelime, içinde taşıdığı tüm endişeleri yok ediyordu. "Sonsuza kadar seninim Engfa... Her sabah seni düşünerek uyanıyorum," diye fısıldadı Charlotte, sesi sevgi ve hüzünle dolu.

Kan ve Büyünün Dansı TRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin