Günün diğer saatleri ilerlerken, Engfa odasında sessizce duruyordu. İçinde büyüyen bir huzursuzluk vardı, ama bu huzursuzluk sıradan bir endişeden çok daha fazlaydı. Charlotte ile olan bağı hissedememek, Engfa'yı derin bir çaresizliğe sürüklüyordu. Sabahın ilk ışıklarıyla uyanır uyanmaz, telekinetik olarak Charlotte'a ulaşmaya çalışmıştı, ama tüm çabalarına rağmen, ondan hiçbir cevap alamıyordu.
Engfa, zihninde sürekli Charlotte'a ulaşmaya çalışıyordu. Kafasında onunla bağ kurmak, ona bir şekilde seslenmek istiyordu. "Charlotte," diye fısıldıyordu içinden, zihnini tamamen ona odaklayarak. "Beni duyabiliyor musun? Neredesin?" Ama her seferinde karşılaştığı sadece bir boşluktu. O bağ, sanki kesilmiş gibiydi, hiçbir şey hissetmiyordu.
Odada volta atmaya başladı, elleri saçlarına gidip geliyor, zihninde sürekli bir mücadele veriyordu. Her adımda içindeki öfke ve çaresizlik biraz daha büyüyordu. "Neden?" diye kendi kendine mırıldandı. "Neden hiçbir şey hissetmiyorum? Charlotte, neredesin?" Sesindeki çaresizlik, odanın içinde yankılanıyordu.
Myx, Engfa'yı dikkatle izliyordu. Arkadaşının bu durumu, onun için de endişe vericiydi. Engfa'nın içindeki bu huzursuzluğu ve çaresizliği görmek, Myx'i derinden etkiliyordu. Engfa, her adımda biraz daha öfke ve umutsuzlukla doluyor, her denemesi başarısız oldukça daha da sinirleniyordu.
Engfa, bir kez daha gözlerini kapattı, zihninde Charlotte'un görüntüsünü canlandırmaya çalıştı. Onunla bağ kurmak, onun varlığını hissetmek istiyordu. "Lütfen, Charlotte," diye fısıldadı içinden, kalbinde bir umutsuzluk hissiyle. "Bana cevap ver. Beni duy!" Ama yine, sadece sessizlikle karşılandı.
Bu sessizlik, Engfa'yı adeta deliye çeviriyordu. Odayı bir kez daha adımlarken, elleri sinirle yumruk oldu. "Bu olamaz," diye hiddetle fısıldadı. "Bu bağı hissedememek... Bu beni çıldırtıyor!" Gözleri öfkeyle doluydu, ama aynı zamanda içinde büyüyen bir çaresizlik de vardı. Charlotte'a ulaşamamak, onun için katlanılması imkânsız bir acıydı.
Myx, Engfa'nın bu durumunu izlerken, arkadaşının yaşadığı acıyı anlamaya çalışıyordu. "Engfa," dedi yumuşak bir sesle, onu yatıştırmaya çalışarak. "Lütfen kendini bu kadar zorlama. Belki de şu an zaman ve mekan sizin bağınızı etkiliyordur. Charlotte, sana mutlaka geri dönecektir. Kendine biraz zaman tanı."
Ancak Engfa, Myx'in bu sakinleştirici sözlerini duyamayacak kadar içine kapanmıştı. İçindeki öfke ve çaresizlik, zihnini tamamen sarmıştı. Charlotte'u hissedememek, onun için tarifsiz bir acıydı. "Hayır," diye hırladı, kendini kontrol etmeye çalışarak. "Onu kaybetmeyeceğim. Bu bağ... Bu bağ bizim kaderimizdi. Onu bulmak zorundayım."
Engfa'nın zihni, bir kez daha Charlotte'a odaklandı, ama bu kez bir umut kırıntısı bile hissetmiyordu. Bu durum onu adeta çıldırtıyordu. Odanın içinde bir oraya bir buraya gidip geliyor, sanki her adımı onu daha da derin bir çaresizliğe itiyordu. Onu duyabilmek, ona ulaşabilmek için her şeyini vermeye hazırdı, ama karşılaştığı bu sessizlik, onun için dayanılmaz bir yük haline gelmişti.
Myx, Engfa'nın bu çaresizliğini izlerken içinden derin bir nefes aldı. "Engfa," dedi, sesi kararlılıkla doluydu. "Bu kadar kendini yıpratma. Charlotte seni hissediyor, ama belki şu an bir şeyler onu engelliyordur. Biz bu durumu birlikte atlatacağız. Şimdi sakin ol ve bir an için dur."
Engfa, Myx'in sözlerini duydu ama onlara cevap vermedi. Gözleri hala öfkeyle parlıyordu, ama içinde Myx'in söylediklerinin bir yankısını da hissetti. Yavaşça durdu, nefesini kontrol etmeye çalışarak gözlerini kapattı. İçindeki karanlık, onu hala sarıyordu, ama Myx'in yanında olmak, en azından onu bu karanlıktan biraz olsun çekip çıkarabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Büyünün Dansı TR
Fantasy"Kan ve Büyünün Dansı" Bu kitap, iki farklı dünyanın efsanevi hikayesini anlatıyor. Waraha ve Austin klanlarının birbirine düşman ruhlarını bir araya getiren, yasaklanmış bir aşkın öyküsü. Engfa Waraha, büyünün karanlık gücünü kontrol eden bir cadı...