Austin Şatosu'ndaki yemek sona ermiş, derin sohbetler yerini loş bahçede yapılan yürüyüşlere bırakmıştı. Charlotte ve Aelia, bahçede ağır adımlarla ilerliyorlardı. Gecenin serin rüzgarı ağaçların arasında fısıldarken, ay ışığı etraflarına huzur dolu bir parlaklık saçıyordu.
Aelia, sessizliği bozdu, başını öne eğerek konuştu. "Charlotte, annem adına özür dilerim. Biliyorsun ki, bazen laflarını hiç düşünmeden dile getirir. Lütfen, söylediklerini dikkate alma. O, bazen... fazla ileri gidebiliyor."
Charlotte, Aelia'nın özrünü duydu ama zihni başka bir yerdeydi. Yemek sırasında konuşulanlar ve Aelia'nın annesinin sözleri, içinde kıskançlığın kıvılcımını tutuşturmuştu. Aelia'nın, Engfa'ya bir zamanlar hayran olduğu gerçeği zihninde dönüp duruyordu.
Derin bir nefes aldı, gözlerini bahçede dans eden yapraklardan ayırarak Aelia'ya baktı. "Aelia, annene kızgın değilim," dedi kısık bir sesle. Sonra bakışlarını kaçırmadan sordu, "Ama aklımda bir şey var... Bir zamanlar Engfa'ya hayran olduğunu söyledin. Nerede ve nasıl tanıştınız? Onu ilk ne zaman gördün?"
Aelia, Charlotte'un gözlerindeki ciddiyeti fark etti ve hafifçe gülümsedi. Bir süre sessizce yürüdüler. Sonra derin bir nefes aldı ve anılarını tazelercesine anlatmaya başladı. "Sanırım birkaç yıl önceydi," diye başladı. "Bir grup tehlikeli cadı beni köşeye sıkıştırmıştı. Aslında başa çıkabileceğimi düşünüyordum ama... iş sandığımdan daha zordu. Tam da her şeyin bittiğini düşündüğüm o anda, Engfa belirdi."
Aelia'nın gözleri uzaklara, o anın derinliklerine daldı. "O an sanki bir fırtına patlamıştı. Engfa, kararlılık ve güçle ortaya çıktı. Etrafındaki karanlık ve enerji o kadar yoğundu ki, herkesin gözleri korku ve hayranlıkla ona kilitlendi. Ellerini kaldırdı ve sözcükleri büyülü bir şekilde havada yankılandı. Bir anda etrafımızda mavi alevler beliriverdi ve beni köşeye sıkıştıran cadıları geri püskürttü."
Aelia, derin bir nefes aldı ve gülümsedi. "O an, Engfa'nın sadece gücü değil, kendinden emin duruşu ve cesareti beni büyüledi. Hayran oldum ona, belki de gençlikten gelen bir hayranlıktı bu... Belki de bir kurtarıcıya duyulan minnetle karışık bir duyguydu."
Charlotte, Aelia'nın anlattıklarını dinlerken içindeki kıskançlık yerini biraz da olsa hayranlığa bıraktı. Engfa'nın gücü ve cesareti onu bir kez daha büyülemişti. Ama yine de, bu anıyı duymak, içinde küçük bir kıvılcımın daha yanmasına neden olmuştu. "Ve... sonra?" diye sordu Charlotte merakla, "O an ne hissettin?"
Aelia hafifçe omuz silkti. "Sonra, bir süre Engfa'yı uzaktan izledim. Onun etrafında o kadar çok kişi vardı ki... Bir şey hissetse bile bunu itiraf etmek zordu. Zamanla fark ettim ki, onun gibi biri için hissettiklerim sadece hayranlıktı, o kadar. O başka bir dünyadan gibiydi. Ama yine de, o anı asla unutmadım."
Charlotte, Aelia'nın dürüstlüğüne minnettar kaldı. Aelia'nın hayranlık duygusunun, bir gençlik hevesi olduğunu anladı. İçindeki kıskançlık biraz yatıştı ama Engfa'nın ne kadar etkileyici ve güçlü olduğunu bilmek, ona olan bağlılığını daha da derinleştirdi.
Aelia, yürümeye devam ederken biraz daha duraksadı. İç çekip gözlerini Charlotte'a çevirdi. "Charlotte... Mühürlendiğiniz gece ben de oradaydım," dedi yavaşça. Bu itiraf Charlotte'un ilgisini çekmişti, başını çevirip Aelia'ya dikkat kesildi.
"Bunu bilmiyordum..." dedi Charlotte, şaşkınlıkla. "Ne gördün peki?"
Aelia gülümsedi, gözleri o geceyi yeniden yaşıyormuş gibi parlamaya başladı. "O geceyi... unutmak imkânsız. Sen ve Engfa... Her şeyin ortasında, zaman durmuş gibiydi. Etrafta herkes sessizleşti, sanki büyülü bir çemberin içinde kalmıştınız. Gözleriniz... Birbirinize bakarken gözlerinizde öyle güçlü bir bağ vardı ki, onu görmemek imkânsızdı. İki varlığın ruhları sanki birbirine dolanmış gibiydi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Büyünün Dansı TR
Fantasy"Kan ve Büyünün Dansı" Bu kitap, iki farklı dünyanın efsanevi hikayesini anlatıyor. Waraha ve Austin klanlarının birbirine düşman ruhlarını bir araya getiren, yasaklanmış bir aşkın öyküsü. Engfa Waraha, büyünün karanlık gücünü kontrol eden bir cadı...