Charlotte Lilithzabeth Austin, ilk vampir Lilith'in soyundan,gelen ve vampirlerin en soylu ailesinin prensesi olarak, gecenin gölgesinde doğmuştu. Gündüzleri, güneş ışığından kaçınarak uykuya çekilen Charlotte, geceleri avcı içgüdüleriyle dolup taşardı. Onun için karanlık, yalnızlıkla eş anlamlıydı; çünkü henüz ruh eşini bulamamıştı. Bu boşluk, onu her geçen gün daha da içe kapanmaya itiyor, gecenin sessizliğinde yalnızlığıyla baş başa bırakıyordu. Cinselliğin ve cazibenin sembolü olmasına rağmen, Charlotte ruhunun diğer yarısını bulana kadar kendini bu dünyanın zevklerinden uzak tutmayı seçmişti. Çünkü vampirlerin en eski inanışlarına göre, ruh eşiyle yapılan ilk cinsel birliktelik, mükemmel bir varlığın doğmasına vesile olacaktı. Ama bu mükemmel varlık, yalnızca gerçek ruh eşine mühürlenmiş bir ilişkiyle dünyaya gelebilirdi.
Engfa Le Fay Waraha, Morgana Le Fay'in kanından gelen güçlü bir cadıydı. Waraha Klanı'nın prensesi olarak, sihir ve büyüdeki ustalığı onu klanının en parlak yıldızı yapmıştı. Ama Engfa'nın da iç dünyasında bir eksiklik vardı; ruh eşini henüz bulamamıştı. Cadılık yetenekleri her ne kadar üstün olsa da, ruh eşini bulmadan bu güçlerin tamamını kullanamıyordu. Engfa, klanının geleceğini garanti altına almak ve soyunu devam ettirmek için ruh eşini bulmak zorundaydı. Ancak bu şekilde, hem cadıların Kraliçesi olabilir hem de soyunun kadim gücünü devam ettirebilirdi. Ama zaman geçtikçe, umutsuzluk onun içini kemiriyordu. Çünkü bir cadı, ruh eşini bulamadığında asla tam gücüne erişemezdi; bu da Engfa'nın en büyük korkusuydu.
İki farklı dünyanın prensesi, iki farklı kaderin ağırlığını omuzlarında taşıyordu. Charlotte ve Engfa, her biri kendi yolunda ruh eşlerini ararken, kaderin onları ne denli büyük bir kaosa sürükleyeceğinden habersizdi. Ama bir gerçek vardı ki; bu iki kadının yolları kesiştiğinde, sadece onların değil, tüm dünyaların dengesi sarsılacaktı.
Engfa Le Fay Waraha, günün ilk ışıklarıyla birlikte sarayın geniş bahçesinde yürüyordu. Zihnini meşgul eden büyü formüllerini gözden geçiriyor, doğanın enerjisiyle dolup taşan havayı içine çekiyordu. Klanının gurur kaynağı, güçlü cadı prensesi olarak her yeni gün, sihrini daha da geliştirmek için bir fırsattı. Ancak, ruh eşini bulamamış olmanın yarattığı boşluk, her ne kadar yüzeye çıkmasa da, içten içe Engfa'yı tüketiyordu. Bu sabah da diğerlerinden farksızdı; sessiz, huzurlu, ama içsel bir arayışla dolu.
Öte yandan Charlotte Lilithzabeth Austin, karanlığın himayesinde, Austin Klanı'nın ihtişamlı sarayında kendini geceye bırakmıştı. Gecenin serinliğinde, avcı içgüdüleri ve eşsiz vampir duyuları ona bir tür huzur getiriyordu. Her zamanki gibi, sarayın büyük balkonunda tek başına oturuyor, uzaklarda parıldayan ay ışığını izliyordu. Onun da zihninde yatan bir boşluk vardı; ruh eşini bulamamış olmanın derin yalnızlığı. Ancak Charlotte, bu duruma alışmış gibi görünüyordu; en azından dışarıdan bakan birine göre.
Tam bu sırada, dünya bir anda hareketlenmeye başladı. Waraha Klanı'nın bu yılki Kanlı Ay'da büyük bir balo düzenleyeceği haberi, fısıltı gibi yayılmaya başladı. Haberin gücü, sadece Waraha topraklarıyla sınırlı kalmadı; büyülü rüzgarlarla taşınan bu haber, diğer klanların da kulaklarına ulaştı. Bu balo, sıradan bir etkinlik değildi. Kanlı Ay'ın mistik enerjisi altında, ruh eşini arayanlar için düzenlenen bu özel gece, tarihin en büyük olaylarından biri olabilirdi.
Waraha Klanı'nın ihtişamlı balosu, sadece cadılar arasında değil, vampirler arasında da yankı buldu. Haberin Austin Klanı'na ulaşması uzun sürmedi.
Charlotte, ay ışığını izlerken, sessizliği bir haberci bozdu. "Charlotte, duydun mu? Waraha Klanı, bu yılki Kanlı Ay'da büyük bir balo düzenleyecekmiş. Sadece cadılar değil, tüm büyük klanlar davetliymiş. Bu, gerçekten olağanüstü bir şey olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Büyünün Dansı TR
Fantasy"Kan ve Büyünün Dansı" Bu kitap, iki farklı dünyanın efsanevi hikayesini anlatıyor. Waraha ve Austin klanlarının birbirine düşman ruhlarını bir araya getiren, yasaklanmış bir aşkın öyküsü. Engfa Waraha, büyünün karanlık gücünü kontrol eden bir cadı...