Charlotte derin bir nefes alarak aynanın karşısına geçti. Bugün oldukça önemliydi ve bu durumdan nasıl çıkacağını henüz bilmiyordu. Aklında Engfa'nın söyledikleri yankılanırken, gardırobunu açtı ve birkaç kıyafet denemeye başladı. İlk elbise, zarif bir kesime sahip, ince askılı ve diz boyunda biten şarap rengi bir kıyafetti. Kumaşın tenine dokunuşu onu baştan çıkarıcı hissettirse de, aynada kendine bakarken içinden bir şeyler eksik gibi hissetti.
Ardından, biraz daha cesur olan siyah ve derin yırtmaçlı bir elbiseyi giydi. Vücut hatlarını ortaya çıkaran bu kıyafet, içinde kendini güçlü hissettirse de Engfa'nın uyarısı zihninde yankılandı. Aynada, tamamen dişiliğini ortaya çıkaran bu görünümden memnun değildi. "Bu, bu akşam için fazla," diye mırıldandı kendi kendine.
Bir süre gardırobun önünde durup düşündü. Aklına daha sade ama bir o kadar da şık bir kıyafet geldi. Evet, bu kıyafet tam da ihtiyacı olanı yansıtıyordu. Uzun, omuzları kapatan ve yere kadar uzanan lacivert bir elbise... Dekoltesiz, ama kesimiyle bir kraliçeye yakışacak kadar zarif ve otoriter. Üzerinde duran dantel detayları, vampir kökenini yansıtacak kadar asil bir hava katıyordu. Elbiseyi üzerine geçirip aynanın karşısına geçtiğinde, bir süre kendini inceledi.
"Evet, işte bu..." diye fısıldadı, gözleri kendisini onaylarcasına parladı. Ardından, makyajını sade tutmaya karar verdi; sadece gözlerine hafif bir eyeliner çekip dudaklarına mat bir ruj sürdü. Saçlarını tepeden sıkıca topladı ve bir kraliçeye yakışır şekilde görünüşünü tamamladı.
Aynada kendine son bir kez baktı, elleri boynunda duran ve göğüs çatalına kadar uzanan ince zincirin üzerinde gezindi. Parmakları, zincirin ucunda sallanan yüzüğe hafifçe dokundu. Bu yüzük, Engfa ile olan bağının sembolüydü. Gözlerini kapatarak Engfa'yı düşündü; kalbi hızla çarpmaya başlamıştı. "Bunu senin için yapacağım," diye mırıldandı, kararlılıkla gözlerini tekrar açarak son bir kez daha aynaya baktı.
Hazırdı.
Engfa duştan çıkmış, etrafı toparlayıp üzerine sade ama zarif bir kıyafet giymişti. Saçlarını hafifçe toplarken dışarıdaki hava gözünü aldı; güneşin batışıyla yavaşça kararan gökyüzünü izlerken aklında hâlâ Charlotte vardı. O şimdi neler yapıyordu?
Engfa derin bir nefes alarak kendini sakinleştirmeye çalıştı. O sırada hizmetçi, kafası önde kapıdan içeriye süzülerek girdi ve saygıyla eğildi.
"Kraliçem, Lord Luther sizi kütüphanede bekliyor," dedi.
Bu sözler, Engfa'yı düşüncelerinden aniden çekip çıkarmıştı. Babasının kütüphanede onu beklediğini duyunca içinde bir huzursuzluk dalgası belirdi. "Beni kütüphanede mi bekliyor?" İçinden geçen bu soruya net bir cevap bulamıyordu. Babasının bu ani isteği her zaman ciddi bir şeylerin habercisiydi.
Bir an için gözlerini kıstı ve düşündü. Bu görüşmenin neler getireceğinden emin değildi, ama ne olursa olsun cesurca yüzleşmek zorundaydı. Kendi içinde hızlıca kararını verdi. Hizmetçiye kısa bir bakış atarak, "Teşekkür ederim," dedi sakince. Hizmetçi hemen eğilip odadan çıktı.
Engfa, odada yalnız kaldığında derin bir nefes aldı. Dışarıda esen rüzgarın ve yaklaşan gece karanlığının sakinliğini bir an için hissetmeye çalıştı. Gözlerini kapatarak düşüncelerini toparlamaya çalıştı. "Ne olursa olsun, ben Morgana La Fey soyundan geliyorum," diye kendini telkin etti. İçine doğan huzursuzluğu bastırmaya çalışırken, gözlerini kapattı ve bir parmağını hafifçe şıklattı.
Bir anda etrafını ince dumanlar sardı ve kütüphanenin önünde belirdi.
Moriah şatosu, o gece alışılmadık bir hareketlilik içindeydi. Hizmetçiler büyük salonu hazırlamak için koşuşturuyor, her köşe başında biri bir şeyler düzenliyordu. Kapının önünde duran Moriah, gözü sürekli yukarıda, merdivenlerin başında bekliyordu. Sabırsızca birkaç adım attı ve sonunda sesini yükseltti:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Büyünün Dansı TR
Fantasy"Kan ve Büyünün Dansı" Bu kitap, iki farklı dünyanın efsanevi hikayesini anlatıyor. Waraha ve Austin klanlarının birbirine düşman ruhlarını bir araya getiren, yasaklanmış bir aşkın öyküsü. Engfa Waraha, büyünün karanlık gücünü kontrol eden bir cadı...