Engfa, tepede oturmuş, diyarı ağır bir hüzünle izliyordu. Gözyaşları henüz dinmemişti, acısı taptazeydi. Avucunda tuttuğu yüzükten güç alıyor, içinde derin bir nefesle Charlotte'a olan bağlılığını tekrar tekrar dile getiriyordu. "Asla vazgeçmeyeceğim," diye fısıldadı kendine, dudaklarını sıkıca kapatarak.
Derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Anında Charlotte'un şatosunun bahçesinde belirdi. Hemen etrafına bir görünmezlik büyüsü ördü. Kalbi hızla atıyordu, her an Charlotte'u görebilme umudu içinde dolanıyordu. Ancak şatonun etrafındaki güçlü kan büyüsünü hissedebiliyordu; bu, ona daha fazla yaklaşmasını engelliyordu.
Sessizce, karanlıkta dolaşmaya başladı. Gözleri çevreyi tararken, Charlotte'un bir an için görünmesini bekliyordu. Şatonun bahçesinde yavaş adımlarla ilerlerken, kafasının içindeki düşünceler bir an olsun dinmiyordu. Kendi kendine söz verdi; ne olursa olsun bu savaşı bırakmayacaktı.
Ama her an içinde büyüyen bir özlem vardı. Bahçede Charlotte'un bir izini görebilmek, onun kokusunu duyabilmek için etrafı dikkatle incelemeye devam etti.
Engfa biraz daha bahçede dolanırken, kulaklarına tanıdık bir tını çalındı. Bu, Charlotte'un sesiydi. Sese doğru ilerledi. Charlotte, yanında genç bir vampir ile yürüyordu; bu Aelia'ydı. Sohbet ediyorlardı ve Charlotte'un üzerinde sade ama otoriter bir elbise vardı. Engfa, onu böyle görünce içinde bir gurur dalgası kabardı. Beni dinlemiş, diye düşündü. Dekoltesiz ve gösterişten uzak bir kıyafet seçmişti, ama yine de Charlotte her zamanki gibi göz kamaştırıcıydı.
Engfa biraz daha yaklaşmak istedi ancak kan büyüsü ona izin vermedi. Hissedilir bir güçle geri itilince anladı ki, bahçenin sınırlarına daha fazla giremeyecekti. Bunun üzerine, telepatik yolla Charlotte'a seslenmeye başladı.
"Charlotte! Bahçenin dışında, korudayım. Lütfen gel, konuşmamız gerek."
Charlotte, Engfa'nın telepatik sesini duyduğunda bir anda durdu ve elini kalbine götürdü. Yanında yürüyen Aelia, onun bu halini görünce tedirgin oldu. "Ne oldu? İyi misin?" diye sordu endişeyle.
Charlotte derin bir nefes alarak, "O burada," dedi. "Engfa. Konuşmamız gerektiğini söylüyor."
Aelia şaşırdı. "Buraya kadar mı geldi? Demek ki gerçekten önemli bir şey var..." Bir an durakladı, sonra muzipçe gülümsedi. "Yoksa abimi mi kıskandı?"
Charlotte bu söze güldü, ama yüzündeki gülümseme kısa sürdü. "Engfa, bu riski sadece kıskançlık için almaz. Kesin başka bir şey var," dedi ciddiyetle.
Aelia, arkasına dönüp baktı; ailesinin çoktan eve girdiğini fark etti. Charlotte'a dönerek, "Hadi git o zaman, ben burada beklerim. Senin için etrafı kollayacağım ama acele et," dedi.
Charlotte, minnettarlıkla Aelia'ya baktı. "Teşekkür ederim," dedi ve eteklerini hafifçe toplayarak koruya doğru koşmaya başladı.
Charlotte koruya girdiğinde etrafına bakındı. Ağaçların arasından sızan ay ışığı, etrafı büyülü bir şekilde aydınlatıyordu. Her yer sessizdi, sadece rüzgarın yapraklarda çıkardığı hafif bir hışırtı duyuluyordu. Kalbi hızla atıyordu; hem Engfa'yı görmenin heyecanı hem de bu gizli buluşmanın getirdiği tedirginlik içini doldurmuştu.
"Engfa?" diye fısıldadı. Sesi, korudaki yapraklar ve dallar arasında yankılandı. Etrafına bir kez daha bakındı ama hala onu göremiyordu.
Bir anda, arkasında varlığını hissetti. Sıcak bir nefes ensesine dokundu. Charlotte'un gözleri bir an için kapandı, kalbi hızla çarpmaya başladı. Daha sonra Engfa, hiç tereddüt etmeden arkasından ona sarıldı. Kollarının güçlü, sıcak kucaklaması Charlotte'un bedenini saran bir güven hissi gibiydi. Engfa'nın kokusu, rüzgarla birlikte burun deliklerine doldu; o tanıdık, kendini ait hissettiren koku.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Büyünün Dansı TR
Fantasy"Kan ve Büyünün Dansı" Bu kitap, iki farklı dünyanın efsanevi hikayesini anlatıyor. Waraha ve Austin klanlarının birbirine düşman ruhlarını bir araya getiren, yasaklanmış bir aşkın öyküsü. Engfa Waraha, büyünün karanlık gücünü kontrol eden bir cadı...