Engfa, avucunda tuttuğu fırtınayı daha da büyüttü. Gökyüzündeki mor bulutlar kalınlaşıyor, şimşekler geceyi aydınlatıyordu. Öfkeyle, kararlı bir şekilde bağırdı: "Charlotte'u şimdi buraya getirin! Hemen! Yoksa diyarınızı yok edeceğim. Hem de buradan başlayacağım!" Sesindeki sertlik ve güç etrafta yankılanırken, aurası herkesi adeta nefessiz bırakıyordu.
Büyükannenin büyülerinin bile etkisiz olduğunu gören Moriah şaşkınlıkla Engfa'ya bakıyordu. Bu kalkan onu da hazırlıksız yakalamıştı. Engfa'yı hiçbir şeyin durduramayacağı artık açıktı. Ancak, Moriah için mesele hâlâ netti; Charlotte'u vermemek konusunda kararlıydı. Ama Engfa'nın tehditleri de hafife alınacak gibi değildi.
O sırada Rowena derin bir nefes alarak Moriah'a doğru yaklaştı. Yüzünde korku ve endişe vardı. "Bunu göze alamazsın, Moriah." dedi acil bir tonla. "Böyle bir riske girmeyi gerçekten istiyor musun? En azından Charlotte burada olsun. Onu sakinleştirmesi için bir şans ver. Yoksa hepimiz bunun bedelini çok ağır öderiz. Diyarımızı kaybedebiliriz."
Moriah, Rowena'nın bu sözleri karşısında bir an duraksadı. Gözleri fırtınanın ortasında duran, kontrolsüzce güç saçan Engfa'ya takıldı. Engfa'nın etrafında toplanan büyü, ona karşı konulamayacak kadar güçlü görünüyordu. Ama içindeki inat ve gurur hâlâ geçmemişti. Charlotte'un Engfa'ya teslim edilmesi ihtimalini düşündükçe içi öfkeyle doluyordu.
Fakat Rowena'nın endişeli bakışları ve korkuyla titreşen sesi bir an için onu sarsmıştı. Biraz daha duraksadı, öfkeyle dişlerini sıktı. "Bir çözüm bulmalıyız," diye mırıldandı içten içe kendine.
Rowena, Moriah'ın kararsız bakışlarına daha fazla dayanamadan bir adım ileri çıktı. Sesi kararlı ve güçlüydü: "Charlotte'u buraya getirin! Hemen!" diye bağırdı. Ardından Moriah'a dönerek daha sakin ama ciddi bir tonda konuştu. "O buradayken Engfa'yı sakinleştirebiliriz. Sonra büyülerimizi tekrar deneriz. Onu durdurmanın başka bir yolu yok."
Moriah, Rowena'nın bu talimatlarını zoraki bir şekilde dinledi. Bu fikri hiç beğenmese de içinde bulundukları çıkmazı ve Engfa'nın kontrol edilemez hâlini düşündü. "Bu delilik," diye içinden geçirdi, ama başka seçenek yoktu. Onaylamasa da Rowena'nın planını denemek zorundaydı.
Gözlerini Engfa'ya dikti, ardından sert bir sesle emretti, "Nöbetçiler!" diye haykırdı. "Charlotte'u hemen buraya getirin."
Etraftaki nöbetçiler, bu emri duyunca anında harekete geçti. Hızla şatonun içine koştular. Moriah derin bir nefes aldı, yüzünde gergin bir ifade belirdi. Olacakların ağırlığı altında ezilircesine bekledi.
Charlotte, şatonun kapısında belirdiğinde karşılaştığı manzara adeta nefesini kesti. Gözleri genişledi, kalbi hızla çarpmaya başladı. Engfa'nın aurası etrafı saran karanlık bir fırtına gibiydi. Gökyüzünde çakan mor şimşeklerin yarattığı ışık ve rüzgâr, Engfa'nın öfkesinin ve gücünün kanıtıydı. Gördükleri karşısında korku ve endişe doldu içi. Ama daha da kötüsü, Engfa'nın gözlerinde parlayan kontrolsüz öfke ve acıydı.
Charlotte, Engfa'nın gözlerinin içine baktı. Ona ulaşması gerektiğini biliyordu. Tam o an, Engfa'nın dudaklarından dökülen, sadece kendisinin duyabileceği bir fısıltı işitti: "Charlotte..."
Charlotte bu fısıltıyla sarsıldı. Bir an bile tereddüt etmeden Engfa'ya doğru koştu, göz yaşları içinde ona sıkıca sarıldı. "Yapma..." diye yalvardı, sesi titreyerek. "Yapma, sevgilim... Ben buradayım, geldim. Lütfen..."
Engfa, Charlotte'un kollarında olmanın verdiği güvenle yavaşça yumuşamaya başladı. Charlotte'un kokusu, sesinin titreyişi, onu saran kolların sıcaklığı... Bunlar tüm öfkesini ve hiddetini yavaşça söndürüyordu. Gözleri yaşla doldu, içinde kabaran fırtınayı dindiren o huzur verici hisle kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Büyünün Dansı TR
Fantasy"Kan ve Büyünün Dansı" Bu kitap, iki farklı dünyanın efsanevi hikayesini anlatıyor. Waraha ve Austin klanlarının birbirine düşman ruhlarını bir araya getiren, yasaklanmış bir aşkın öyküsü. Engfa Waraha, büyünün karanlık gücünü kontrol eden bir cadı...