Hipnoz

5 0 0
                                    


Sabah ilk ışıklarını henüz göstermişken, Moriah'ın şatosu olağanüstü bir hareketlilik içindeydi. Koridorlar boyunca hizmetçiler telaşla koşuşturuyor, salonun ağır perdeleri kapatılıyor ve şatonun içi karanlığa bürünüyordu. Bu, sıradan bir hazırlık değildi; bu, karar verilmiş bir kaderin sessizce sahnelenişiydi.

Salonun ortasında, Lord Moriah, Lady Seraphine ve Prens Kaelith gergin adımlarla dolanıyorlardı. Bugün her şey sona erecekti; Charlotte, Engfa'nın etkisinden hipnozla kurtulacak, mührün bağlarından sıyrılacak ve prenseslik görevine uygun bir şekilde, kanlı ayda kendisiyle eşit statüde olan bir vampirle bağlanacaktı.

Ancak odada gerginlik ve huzursuzluk hâkimdi. Prens Kaelith, omuzlarına ağırlık çökmüş gibi başını eğmiş, bu planın sonuçları üzerinde endişeleniyordu. Engfa'nın gücü artık dillere destandı; fırtına çıkartması ve hiçbir büyünün ona işlemediği söylentileri hızla yayılmış, diyara korku salmıştı. Şimdi bu kadının ruh eşine karşı yapılacak bir eylemin sonuçları düşündükçe Prens'in içini ürpertiyordu.

Lady Seraphine, oğlunun yüzündeki korkuyu fark etti ve ona yaklaşarak omzuna dokundu. "Endişelenme Kaelith," dedi, sesi her zamankinden daha yumuşak, ama gözlerinde bir kararlılık vardı. "Engfa güçlü olabilir, fakat Charlotte'u doğru yola getirmek için başka çaremiz yok. Onu korumamız gerekiyor."

Moriah ise ağır adımlarla odanın içinde dolaşıyordu. Düşünceleri karışıktı; kızı için en iyi olanı yapmaya çalışıyordu, fakat ne kadar ileri gitmeleri gerektiğini de biliyordu. Düşüncelerinin arasında, salonda bekleyen huzursuzluğu daha da hissettirecek bir sessizlik vardı. En sonunda durdu ve sert bir bakışla Prens Kaelith'e yöneldi.

"Cesur olmalısın, Kaelith," dedi Moriah, gözleri kararlılıkla parlıyordu. "Bu, soyumuzun devamı ve Charlotte'un kurtuluşu için yapılması gereken bir şey. Engfa'nın gücü ne kadar büyük olursa olsun, biz bir aileyiz ve bu birleşmeye engel olacağız."

Prens Kaelith, derin bir nefes aldı ve başını salladı. Aklında hâlâ tereddütler olsa da, babasının kararlılığı ona bir nebze de olsa güç veriyordu. Gözlerini kapatıp derin bir nefes daha aldı. "Hazırım," dedi zayıf bir sesle, kendinden çok emin olmasa da.

Seraphine, prensin kararından memnun kalmıştı. O da Moriah gibi, kızını Engfa'nın çekim gücünden kurtarmaları gerektiğine inanıyordu. Hipnoz kararı, yasak bir güç kullanımı olmasına rağmen başka seçenekleri yoktu. "Charlotte'un iyiliği için bunu yapmalıyız," diye tekrarladı kendine ve çevresindekilere, adeta aldığı kararın doğruluğuna inanmaya çalışıyormuş gibi.

Artık herkes pozisyonunu almıştı. Charlotte'un getirilmesini beklerken, salonda gerilim yüksekti. Kimse konuşmaya cesaret edemiyor, yüzlerde korku ve kararlılık arasında gidip gelen bir ifade vardı.

Moriah, içindeki kararlılığı iyice toparlayarak kapıya doğru ilerledi. Zihninde kızıyla ilgili bütün anıları dolaşıyordu; o daha bebekken kucağına ilk aldığında hissettiği sevgi, büyürken gözlerinin içindeki o kararlılık... Şimdi, ona zorla başka bir hayat dayatmak üzereydi. İçinde taşıdığı sevgiyle mi, yoksa soyunun devamını sağlayacak olan görev bilinciyle mi hareket edeceğini bilemiyordu. Ama işte buradaydı. Bir kral, bir baba olarak kararını vermişti.

Güçlü adımlarla kapıya doğru yürüdü ve kapının ardındaki hizmetçilere seslendi: "Charlotte'u getirin." Sesindeki soğukluk, içeride bekleyen herkesin içini ürpertti. Hizmetçiler hızlıca içeri girdiler ve Charlotte'un odasına doğru yöneldiler.

Charlotte, odasında düşüncelere dalmış, az önce yaşanan tartışmaların yankısıyla ormanın kokusunu hayal etmeye çalışıyordu. Engfa'nın kendisine verdiği güveni, sevgisini zihninde canlı tutmaya çalışıyordu. Ama bu sırada kapı açıldı ve iki hizmetçi içeri girerek, ona bakışlarıyla eşlik etti. "Lord Moriah sizi salona davet ediyor, Prenses Charlotte," dediler, başlarını eğerek.

Kan ve Büyünün Dansı TRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin