Engfa, Charlotte'un sıcak kollarında huzurlu bir uykuya daldığında, zihni derin bir rüyaya sürüklendi. Rüya, bir düğün töreninin parlak ve ihtişamlı anlarıyla başladı. Charlotte'la el ele, bir tahtın önünde duruyorlardı. İkisi de kraliyet giysileri içinde parlıyordu. Cadılar ve vampirlerden oluşan büyük bir kalabalık, kraliçelerini alkışlıyordu.
Engfa, gururla Charlotte'a döndü ve onun elini havaya kaldırarak kalabalığa seslendi: "Bu benim eşim! Diyarımızı beraber yöneteceğiz! Vampirler ve cadılar, sonsuza dek beraber hüküm sürecek!"
Kalabalık, coşkuyla bağırıyor, onları onurlandıran tezahüratlar yükseliyordu. Engfa'nın kalbi sevinçle doluydu, her şeyin mükemmel olduğunu düşünüyordu. Ancak aniden, gökyüzü karardı. Bir fırtına patlak verdi. Şimşekler çakmaya başladı ve yağmur hızla dökülmeye başladı. Daha önce onları alkışlayan kalabalığın yüzleri bir anda değişti. Şimdi, gözlerinde nefret dolu bakışlarla Engfa ve Charlotte'a doğru yaklaşıyorlardı. Cadılar ve vampirler aniden birbirlerine saldırmaya başladılar.
"Hayır! Durun!" diye bağırdı Engfa, ama sesini kimse duymuyordu. Kan, her yere sıçrıyordu; cadılar, vampirlerle ölümcül bir savaşa girmişlerdi. Kılıçlar çekildi, büyüler havada patladı, ölüm çığlıkları etrafı sardı. Her yer kan ve gözyaşıyla kaplanmıştı.
Engfa dehşet içinde kalabalığın içinde Charlotte'un ailesini gördü. Onlar da gözlerinde nefretle Engfa'ya doğru yürüyordu. Bir an sonra, Engfa'nın ailesi de yanında belirdi. Luther, sert ve soğuk bir bakışla etrafı göstererek haykırdı:
"Eğer bir cadı ile eşleşseydin, bunlar yaşanmazdı!" Elini savaş alanına doğru uzattı. "Bu kargaşa, bu kan senin suçun! Sen vampirlerle asla birleşmemeliydin! Kanlı ayda bu laneti sonlandırabilirdin!"
Engfa'nın içi titredi. Herkesin ona karşı olduğunu hissediyordu. Ama en acı verici olanı, Charlotte'un kendisiydi. Charlotte'un yanına döndüğünde, gözlerinin kan kırmızıya dönmüş olduğunu fark etti. Dudaklarının kenarından taze kan süzülüyordu. Charlotte'un sesi, gürleyen bir fırtına gibi yankılandı:
"Neden bana mühürlendin?" diye bağırdı, sesi sanki başka bir varlığa aitmiş gibi karanlık ve soğuktu. "Neden mühürü bozmadın? Benim bir vampirle eşleşmem gerek, bir cadıyla değil! Bu lanet yüzünden tüm diyarımız yok olacak!"
Engfa'nın kalbi parçalanıyordu. Dizlerinin üzerine çöktü, acıyla kıvranıyordu. "Özür dilerim... Charlotte, seni kaybetmek istemedim... Sadece seni sevdim..." Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. "Sana zarar vermek istemedim. Lütfen, affet beni!"
Charlotte, gözlerinde öfke ve kırgınlıkla Engfa'ya bakmaya devam etti. "Beni mahvettin, Engfa... Bu aşk bizi yok edecek..."
Engfa, ellerini yüzüne kapattı, gözlerini sımsıkı kapattı ve acı içinde fısıldamaya başladı: "Affet beni... Affet..."
Engfa, terler içinde yatağında birden doğruldu. Nefesi düzensiz, kalbi hızla çarpıyordu. Gözleri genişlemiş, hala rüyasında gördüğü kabusun etkisindeydi. "Charlotte... Affet beni..." diye sayıklamaya devam etti. Etrafındaki sessizliğe rağmen zihninde hala rüyasının karanlık yankıları vardı; savaş, kan ve Charlotte'un kırmızı gözleri...
Bir an için nerede olduğunu anlamakta zorlandı. Göğsü hızla inip kalkarken, gözleri odada gezinmeye başladı. Yatakta, Charlotte'un sıcak varlığını hissettiğinde, gerçek dünya yavaş yavaş geri dönmeye başladı. Ancak kalbi hala hızla atıyordu, rüyanın etkisi geçmemişti. Derin bir nefes aldı ama göğsündeki baskı dinmiyordu.
Ellerini saçlarına götürdü, alnında biriken teri sildi. "Morgana aşkına... neydi bu?" diye fısıldadı kendi kendine. Gördüğü kabus, gerçeklik kadar etkiliydi. O anın korkusu, Charlotte'u kaybetme düşüncesi tüm benliğini sarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Büyünün Dansı TR
Fantasy"Kan ve Büyünün Dansı" Bu kitap, iki farklı dünyanın efsanevi hikayesini anlatıyor. Waraha ve Austin klanlarının birbirine düşman ruhlarını bir araya getiren, yasaklanmış bir aşkın öyküsü. Engfa Waraha, büyünün karanlık gücünü kontrol eden bir cadı...