Engfa, derin bir uykudan yavaşça uyanırken bedenindeki ağırlığın farkına vardı. Vücudu hala acının izlerini taşıyor, ancak içindeki güç dalgalanarak ona yeniden can veriyordu. İlk başta, uykunun verdiği sersemlikle çevresini algılayamadı, ancak zihni yavaş yavaş berraklaştıkça, ruhunun derinliklerinde uyanan güçlü bir enerji hissetti. Bu güç, daha önce hiç deneyimlemediği kadar yoğun ve kontrolsüzdü.
Birkaç saniye gözlerini kapalı tutarak nefes aldı. Kalbi normalden hızlı atıyordu, ama bunun sadece uykunun etkisi olmadığını biliyordu. İçindeki enerji, damarlarında yankılanıyor, sanki her bir hücresini yeniden şekillendiriyordu. Derin bir nefes alıp ellerini vücudunun üzerinde gezdirdi. Parmakları kaslarının üzerindeki değişiklikleri fark etti. Kasları eskisinden daha belirgindi; vücudu her zamankinden daha güçlü hissettiriyordu.
Gözlerini açtı ve kollarına baktı. Kaslarının belirginleştiğini, vücudunun her zamankinden daha fit olduğunu görüyordu. Fakat bu, sadece fiziksel güçle sınırlı değildi. İçindeki enerji, bedenine de yansıyordu. Her hareketi daha kontrollü, her adımı daha güçlü hissediliyordu.
Fakat daha şaşırtıcı olan başka bir şey vardı. Hareket ederken bacaklarının arasında alışık olmadığı bir his vardı. İlk başta bu durumu anlamlandırmakta zorlandı. Bedenini keşfetmeye devam ederken, bacaklarının arasındaki yeni organın varlığını hissetti. O an içindeki şaşkınlık yüzüne yansıdı. Bu, sadece bir değişim değildi. Bu, onun bedeninde uyanan Morgana Le Fay'in bahşettiği gücün, fiziksel bir yansımasıydı.
Engfa, derin bir nefes alıp hafifçe doğrulurken, bu yeni organın varlığını tam anlamıyla kavradı. Bedeni hala kadındı, ama bu yeni organ... Bu, Morgana Le Fay'in hediyesiydi. Engfa'nın içinde bir yandan şaşkınlık bir yandan da tuhaf bir kabul vardı. Bu gücün ne anlama geldiğini biliyordu, fakat henüz nasıl bir sonuç doğuracağını kestiremiyordu.
İçinde yanan güç, onun bir kadından fazlası olduğunu söylüyordu. Bu, Morgana'nın soyuna bahşedilen bir mirastı ve Engfa, bu mirasın içinde taşıdığı tüm gücü hissetmeye başlıyordu. Ancak bu değişim, onun sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal bir dönüşüm geçirdiğini de anlatıyordu. Bedenindeki bu yeni özellik, onun içindeki güçle birleşerek bir amaç için var olmuş gibiydi.
Engfa, bir an için derin bir nefes alarak gözlerini kapattı. Bu yeni durumun ne anlama geldiğini anlamaya çalışırken, içinde bir kararlılık belirdi. Ne olursa olsun, bu gücü kontrol etmeyi öğrenmeli ve Charlotte ile olan bağına zarar vermemeliydi. Ancak, bu yeni gerçeklikle nasıl başa çıkacağını henüz bilmiyordu.
Myx ve Thalira, Charlotte'un ailesinin şatosuna vardıklarında, şatonun çevresindeki büyülerin gücünü anında hissetmişlerdi. Kan büyüsü, onları uzak tutmak için hazırlanmış güçlü bir bariyerdi. Myx, bu büyünün ne kadar tehlikeli olduğunu bilerek etrafı dikkatle inceledi. Thalira ise sakin ve kendinden emin bir şekilde şatonun taş duvarlarını izliyordu.
"Kan büyüsü..." dedi Myx, içindeki endişeyi saklamaya çalışarak. "Bu büyü cadıların ve ruhani varlıkların içeri girmesini engelliyor. Ama seni durduramaz sanırım, değil mi?"
Thalira hafifçe gülümsedi, bakışlarında soğukkanlı bir kararlılık vardı. "Hayır, kan büyüleri beni durdurmaz," dedi. "Bir hizmetlinin kılığına girip içeri sızabilirim. Ancak Charlotte'u nasıl güvenli bir şekilde dışarı çıkaracağız? Vampirlerin gün ışığında dışarı çıkması malumun."
Myx, bu soruya hazırdı. Yanında taşıdığı ve çok nadir bulunan bir pelerini çıkararak Thalira'ya uzattı. Pelerin kadim büyülerle dokunmuş, ona hem görünmezlik hem de gün ışığından koruma sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Büyünün Dansı TR
Fantasy"Kan ve Büyünün Dansı" Bu kitap, iki farklı dünyanın efsanevi hikayesini anlatıyor. Waraha ve Austin klanlarının birbirine düşman ruhlarını bir araya getiren, yasaklanmış bir aşkın öyküsü. Engfa Waraha, büyünün karanlık gücünü kontrol eden bir cadı...