b. 40

856 128 65
                                    


Hasan koş arabayı getirsinler. Korkuyor oğlum çocuk iğneden! Te Allah'ım!

Arda: Gidip gelelim sorucam ben ikinize de!

Yavuz: Affet be Ardişim.

Rüzgar: Gelelim mi bizde aklımız kalır ama.

Oturun oturduğunuz yerde! Gidip gelicez hemen. Gülüm salma hiç birini.

Tamam sevgilim, salmam.

_______________________________________

Egemen yediği iğne ve serumlarla biraz olsun toparlanmış, konağa dönmüştü.  Egemenin bir hafta okula gidemiyceğini öğrenen Ufuğun morali çok bozuktu.

Miniğim zaten Egemen için özel hoca gelicek.  Okuldaki açığını telafi etmek için yani. İstersen sende evde kal onunla çok üzüldün.

Ufuk: Yaaa gerçekten mi? Ama annişim izin vermez ki babacım.

Yoooo hiçte bile verdim gitti. Zaten Egemen de çok mutsuz sensiz tüm gün. Olur telafi ve sıkı çalışma sözü verirseniz gitme.

Ufuk çığlık  atıp hem babasına hemde annesine kocaman sarılıp öpücüklere boğdu. Şimdi Egemenle kıkır kıkır gülüşüyorlardı.

Rüzgar: Çok iyi oldu böyle misss.

Yavuzun dirsek darbesi ile toparlandı hemen.

Egemen: Sen kimsin ve Rüzgar ayısına ne yaptın?

Rüzgar: Haha komik! İroni yaptım ironi hey gidi. Biz olsak yollardı anam. Söz konusu küçük fare olunca akan dereler kurur.

Ufuk: Ama abişim siz çokk üçkağıtçı olduğunuz için birazcık güven problemi var. Yoksa ayrımcılık yok bu evde, yok dimi?

Şimdi şüphe ile bakan akıllı bir bıdık vardı ortada.

Yavuz: Üzgünüm miniğim ama pozitif ayrımcılık var. Şu şu şirinliğe hayır diye bilme lüksümüz yok. Aynı bal annem ohhh ısıra ısıra sevesim var.

Ufuğu kucağında kıstırmış abileri sağlı sollu ısırarak seviyordu oğlanı.

Ufuk: Bebek değilim ben! Amaaa anişime benzettiğin için kabul ediyorum dediklerini.

Gel miniğim azda anne yesin seni.

Ufuk öyle hızlı kalkıp annesinin kucağına oturduki ikizler şaşkındı. Yağız Rızayı ve Ufuğu aynı anda kucağına alıp sarıldı.

Ohhh be böyle çok daha iyi oldu. Miss kokulularım benim. Haytalar gelin bakalım yamacıma.

Yavuz: Yağız ağam ne ayıp hayta filan.

Rüzgar: Sıpa diyordun bi tuhaf oldum bak gördün mü?

Ailece gülüşerek geceyi sonlandırmışlardı.
.
.
.
Ertesi gün Aşiret liderlerine haber yollanmıştı. Esatın Kadim aşiretine yaptığı hadsizliğin bir bedeli olmalıydı.

Öğleden sonrası için  tarafsız bir bölgede toplanıldı. Toplantıya Oğlu ile birlikte katılmıştı Halaoğlu Esat. Yağız da iki oğlunu yanına almıştı. Nede olsa konunun muhataplarıydı oğulları.

Gaffar : Halil ağa ev sahibi olarak konuyu açma görevini bana uygun gördün var olasın.

Halil: Estafurullah Ağam, en büyüğümüz sensin buyurasın.

Esat: Çok adaletli oldu yalnız! Benim olanı oğluna alan adam konuya mı giricek?

Senin dilini kopartıp köpeklere yem ederim! Ailemden her hangi birinin adını desturla anasın!

Hilmi: Dilaver ağam sok o silahı beline, haklısın ne desen haklısın. Esat ağalığın sözde değil özde olsun edebini bilmezsen acımam kalemini bizzat kırarım!

Hilmi sözü geçen aşiretlerden birinin lideriydi. Esat mecburen susup oturdu. Dilaver Yağızında işareti ile silahını beline geri taktı.

Gaffar: Dediğini cahilliğine veriyorum Esat! Gelinimin konuyla ne ilgisi var? De hele ama edep adapla!

Esat: Rahmetli dayım ve baban arasında söz verilmişti. Yeliz benim beşik kertmemdi. Yağız ağa sözünden döndü. Şimdi karşılığında çiftcinsiyetli yarım oğlunu alarak lütufta bulunurum ona ve aşiretine.

Lan bak hala konuşuyor!

Konağın kapısında Hanım ağa ve Ufuk göründü. Hilmi ağa hürmetle buyur etti Kadim aşiretinin hanım ağasını.

Hanım ana: Destur var mıdır ağalar?

Hilmi: Buyur Hatun hanım.

Hanım ana: Hele bak bakalım anan öldü, babam öldü, dayın öldü bende mi ölmüşüm Esat! Ortada söz möz yoktur. Kadim aşireti ağası anası olucak yosmayı Esat doğunca ya kadar kapısının eşiğinden içeri almamıştır.

Hilmi: Ben şahidim anan babana kaçınca Yasin ağa kardeşine kıyamadı kan dökmedi ama afta etmedi.

Hatun ana: Şimdi de hele bakalım soysuzun dölü, eşiğimizden sokmadığımız babana mı söz verdi benim aslan kocam?

Esat mosmor olmuştu. Attığı iftira elinde patlamıştı. Ama yılan yılanlığını yapmadan ölmezdi.

Esat: Bu çelimsiz oğlan için mi bunca tatava! Erkek desen değil, karı desen... Ahhhh yandım anam.

Tek el silah sesi yankılandı konakta. Esat dizinden vurulmuş kanlar içinde yatarken namlunun sahibine bakıyordu herkes.

Ufuk: Ben Ufuk Kadim! Kadim aşiretinin ikinci nesil, soydan üçüncü ağasıyım. Konağımın nazlı miniğiyim doğrudur! Lakin yanılmayasınız beni ağam Yağız yetiştirir.

Ufuk: Evelallah ağabeylerim gibi silah kullanırım. Yine yanılmayasınız, ağa anam gibi mutfakta mahrifetliyimdir. Tekrar ediyorum ben Ufuk Kadim! Bu soysuzun soyu saçımın telini dahi alamaz!

Hilmi: Eyvallah minik ağam. Hüküm bellidir, Esat ve kalan aile fertleri Mardin'de barınamazlar artık. Hüküm sürgündür.

Yağız miniğine gururla bakıyordu. Ağabeyleri hep içinde olduğunu bildikleri aslanın uyanışını tebessümle izliyordu.

Ufuk evinin nazlı bebeği olabilirdi. O hem Rızanın, hemde Yağızın oğluydu. Bugünden sonra bunu Tüm Mardin biliyor olucaktı.

Bölüm Sonu....

Ufuğu evinde nazlı kelebek olarak restmemiş olmam onun bir Kandemir olduğu hakikatini unutturmasın🤗

Egemen ve Ufuğun gençlik yıllarını,

Rüzgar ve Yavuz'un ilk aşklarını okuyup bu macaramızada veda edicez🥲

Yeni bölümde görüşmek üzere👋

Ağanın Minik SevdasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin