Yaren’le okul çıkışı arabaya atladık, sanki büyük bir sırrın peşindeymişiz gibi heyecanla en yakın cezaevine doğru yola çıktık. Arabada sessizlik hakimdi; ikimiz de Bahar’ın söylediklerini kafamızda evirip çeviriyorduk. “Hapiste,” demişti ama gerçekten öyle miydi? İlk cezaevine vardığımızda, beklediğimiz yanıtı alamadık. Görevli, Sude’nin adını duyduğunda hiç tanıdık gelmediğini söyleyip başını iki yana salladı.
“Yok mu başka bir cezaevi?” diye sormuştum, neredeyse yalvarırcasına. Ama başka yerlerde de durum aynıydı. Yaren bir süre sonra dayanamayarak iç çekti. “Ya kanka, bu Bahar hoca Sude’nin hapishanede olduğunu demedi mi? Nerede o zaman bu kız?”
Yer yarıldıda içine girdi amk.
“Of, ne bileyim ya,” dedim sinirle direksiyona vurup. “Bahar yalan mı söyledi?”
Yaren omuz silkti, yüzünde şaşkın bir ifade vardı. “Ama böyle bir konuda neden yalan söylemek istesin ki?”
Vallahi bilmiyorum, Bahar’ın ne düşündüğünü anlamak çok zor. Kafam allak bullak olmuştu. Cevapları bulamadan geri dönmek zorunda kaldık, ama içimdeki huzursuzluk bir türlü geçmiyordu.
Yaren’i eve bıraktıktan sonra ne yapacağıma karar veremedim. Eve dönmek istemiyordum; orada yalnız kalmak demek, düşüncelerimin içinde kaybolmak demekti. Bunun yerine bir kafeye gidip biraz kafa dağıtmaya karar verdim.
Arabayı en yakın kafeye sürdüm ve içeri girip bir köşeye oturdum. Garson siparişimi almak için geldiğinde, “Bir kahve alayım,” dedim. Gözlerim yorgunluktan kapanmak üzereydi, ama aklım Bahar’da ve Sude’deydi.
Kahvemi beklerken kapının açıldığını fark ettim. İçeriye Bahar girmişti, yanındaki adama kısa bir bakış attım.
Yanındaki adam kim amk.
Bahar’la göz göze geldiğimizde, bir an için içimde bir şeylerin kırıldığını hissettim. Hemen kafamı çevirip kahvemi beklemeye başladım, ama merakım beni rahat bırakmıyordu. Bahar ve yanındaki adam tam karşımdaki masaya oturdular. Telefonda bir şeyler yapıyor gibi görünüyordum, ama aslında çaktırmadan onları izliyordum.
Bahar’ın adama bu kadar yakın olması içimdeki siniri tetikledi.
Neden bu kadar yakınlar kim bu amk.
Kıskandığımı bile hissettim, bu saçma geliyordu ama elimde değildi. Sonunda Bahar masadan kalkıp tuvaletlere doğru yürümeye başladığında, içimde bir dürtü belirdi. Yerimde duramadım ve peşinden gittim.
Tuvalette Bahar, ellerini yıkarken fark etti beni. Göz ucuyla bile bakmadan, “Neden beni takip ediyorsun?” diye sordu.
Nereden anladı lan geldiğimi.
Kafamı sikim ayna diye bir şey var.
Sert bir şekilde cevap verdim, “Ben niye seni takip edeyim? İlk önce ben geldim kafeye, yoksa sen mi beni takip ediyorsun?”
Bahar ellerini kurulayarak bana doğru döndü, o tanıdık bakışlarıyla. “Neden bir öğrencimi takip edeyim ki?”
Bu kelime beni sinirlendirdi tamam ben başlatmış olabilirim, her neyse başladığım şeyi bitirmek zorundaydım. “Her neyse,” dedim, “Neden bana yalan söyledin?”
Bahar alaycı bir şekilde tek kaşını havaya kaldırdı. “Ne konuda sana yalan söylemişim?”
“Sude’yi aramaya gittik ama hiçbir cezaevinde yok,” diye çıkıştım. Bu durumu açıklaması gerekiyordu.
Bahar derin bir nefes aldı, sanki ne diyeceğini seçmekte zorlanıyormuş gibi. “Neden bu kadar Sude’yi merak ediyorsun?” dedi.
Tek kaşımı kaldırmaya çalıştım ama beceremedim nasıl yapıyor bunu amk, “Sana ne bundan?”
Bahar gözlerini devirdi, dayanamayıp “Her neyse, git de arkadaşını yalnız bırakma,” dedim. O sırada bir kahkaha attı ve bu kahkaha beni şaşırttı. Bahar, “Arkadaşım olduğunu nereden çıkardın?” diye sordu, yüzünde o alaycı gülümsemesiyle.
Bu ne demek şimdi.
Beynim bir anda durdu. “Nasıl yani, ne demek istiyorsun?”
Bahar, gözlerimin içine baktı ve o soğukkanlı sesiyle, “Ah doğru ya, sizi hiç tanıştırmadım. Kendisi sevgilim olur,” dedi.
Aynenn sen gel bunu külahıma anlat, bak şuan inandım.
Hızlıca “İnanmıyorum, sen erkeklerden değil kadınlardan hoşlanıyorsun,” diye mırıldandım.
Allah Allah cidden mi ya.
Bahar yine gülümsedi, sanki içimdeki kaosu izlemekten keyif alıyormuş gibi. “Nasıl inanmak istiyorsan öyle düşün,” dedi.
Reisim bee resmen benimle kafa buluyordu, imkansız böyle birşey.
Tam oradan çıkacakken, Bahar birden beni sertçe duvara yasladı.
Hassiktir yine aynısını yapıyor, yüzüm nolur hemen kızarma yalvarırım.
“Ne oldu, yoksa kıskandın mı?” diye sordu. O kadar yakındı ki nefesini hissediyordum.
Cevap veremedim, sadece gözlerine baktım. O an göz yaşlarımı zor tutuyordum, ama her şeyi içine atmaktan başka çarem yoktu. Bahar yavaşça geri çekildi ve sesini alçaltarak, “Şaka yaptım,” dedi.
Gözlerimi kırptım, ne dediğini anlayamamıştım. “Ne?”
Bahar, hafif bir gülümsemeyle, “Kendisi arkadaşım. İngiltere’den birlikte geldik,” dedi. Bir an rahatladım, ama kafam hâlâ karışıktı.
Hah (üstünlük göstergesi) biliyordum zaten.
Bahar, dudaklarını kulağıma sürterek, “Görüşmek üzere, bebeğim.” dedi ve ardından lavabodan çıkıp gitti.
Aman çok komik bir şakaydı amk gülmekten öldüm.
Derin bir nefes aldım, sanki nefes almamı bile unutmuş gibiydim. O anki düşüncelerim, hissettiklerim... Hepsi bir karmaşaya dönüşmüştü. Bahar’ın söylediği her şey beynimde yankılanıyordu.
Saçma ama, bir anda inanıcaktım.
Ama bir insan neden bu kadar yakın olmak zorunda. Tamam yani yakın arkadaşı olabilir ama sonuçta bizde insanız amk kalbimiz var.
Tamam Derin sen ayrılmaya karar verdin kararında dur. Ne diye kıskanıyorsun ki Allah Allah.
Eline koz verdim resmen bununla dalga geçmese iyi amk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak Aşkın Gölgesinde (Öğretmen x Öğrenci GxG)
RomanceDerin, sıradan bir öğrenci olarak başladığı okul hayatında, İngiltere'den gelen gizemli ve soğuk Bahar Arslan'ın öğretmeni olmasıyla dünyası altüst olur. Farklı geçmişlere ve karakterlere sahip olmalarına rağmen, aralarındaki çekim inkâr edilemezdir...