Sabah, gözlerimi yavaşça araladığımda kendimi Bahar’ın kollarında buldum. Gecenin etkisi hala üzerimdeydi; gülümsememi durduramıyordum.
Ne kadar yaptık hatırlamıyorum.
Bereketi kaçmasın diye saymadım.
Gece 4'te artık baygınlık geçirmiştim.
Dün gece yaşadıklarımızı hatırladıkça içim bir tuhaf oluyordu, kalbim hızla atıyor, yanaklarım hafifçe kızarıyordu. İstemsizce biraz kıpırdandım, heyecandan ne yapacağımı bilemedim.
Tam o anda Bahar’ın kolu yavaşça üstüme düştü. “Sakin ol bebeğim, kıpraşma. Anın tadını çıkar,” dedi, sesinde rahatlatıcı bir sıcaklık vardı. Boynuma doğru hafifçe çekti beni, nefesini hissettim. Derin bir nefes aldım ve kendimi daha da onun kollarına bıraktım.
“Her seferinde benden önce kalkmayı nasıl başarıyorsun?” diye sordum, somurtarak. Yine sabah olmuş, ben ise Bahar’ın kollarında ona karşı savunmasız kalmıştım. Hep böyle yakalanıyordum!
Bahar hafif bir kahkaha attı, yüzünde o rahat gülümseme vardı. “Belki de seni izlemek hoşuma gidiyordur, ne dersin?” dedi, gözlerindeki ışıkla. Onun bu rahat tavrı beni hep şaşırtırdı.
“Hep de böyle zamanlarda yakalanıyorum ya, of ya,” dedim, suratımı ekşiterek. Ama içten içe onunla olmanın tadını çıkarıyordum. Bahar, yanındaki yastığa yaslandı ve yine güldü. “Belki de seni hep böyle yakalamayı seviyorumdur,” dedi, yüzünde hala o tatlı gülümseme.
"Senin şu rahatlığın beni deli ediyor," dedim, gülmemi tutamayarak. "Ben kıvranıyorum, utanıyorum; sen ise her zamanki gibi soğukkanlısın!"
Bahar göz kırptı. "Kim bilir, belki zamanla sen de bu kadar rahat olursun," dedi ve beni kendine çekerek yanağımdan bir öpücük kondurdu.
Biraz daha yatağın sıcaklığına gömüldük. Güneş yavaşça odayı aydınlatıyordu, ama hiçbir şey acele etmiyordu. Sanki dünya sadece ikimiz için duraklamıştı. Bahar kollarını biraz daha sıkı sardı, ben de kendimi iyice ona yasladım.
Bir süre böyle rahatlayarak kaldıktan sonra, nihayet yataktan kalkmaya karar verdik. Yatın arka kısmına geçip oturduk. Güneşin deniz üzerindeki yansımasına bakarken, içimde bir huzur vardı. Bahar’ın yanındaydım ve her şey çok güzel görünüyordu.
"Ee, ne zaman geri döneceğiz?" diye sordum Bahar’a, gözlerimi ona dikerek. Bir yandan da bunun cevabını merak ediyordum.
Bahar gözlerini ufka dikti ve sakin bir şekilde, “Neden dönmek zorundayız ki? Boş ver, hiç geri dönmeyelim. Sadece ikimiz kalsak, her şeyden uzak," dedi.
Bir an için gözlerimi kırptım ve güldüm. "Unutma ki sen bir öğretmensin, ben de bir öğrenciyim. Gitmemiz gereken bir okul var," dedim, onu hafifçe dürterek.
Bahar bu kez daha büyük bir kahkaha attı. “Haklısın,” dedi, “ama böyle düşünmek de güzeldi. Hayal kurmayı seviyorum.”
Elimi alnına götürdüm ve hafifçe fiske attım.
"Hayaller güzeldir, ama gerçekler daha da güzel," dedim, onunla şakalaşarak.
Bahar, alnına attığım fiskeyi tutarak bana döndü ve gözlerini devirerek, "Sen benden daha çocuksun, bebeğim," dedi. Sesi hafif alaycıydı ama altında yatan o sıcaklık her zamanki gibiydi.
Gülerek bir kolumu Bahar’ın omzuna attım ve onu kendime doğru çekerek yaklaştım. Hafifçe başımı eğdim dudaklarımı neredeyse kulağına değecek kadar yaklaştırarak, sıcak bir tonda, "Bir çocuk dün gece sana o duyguları yaşatamazdı," dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak Aşkın Gölgesinde (Öğretmen x Öğrenci GxG)
RomanceDerin, sıradan bir öğrenci olarak başladığı okul hayatında, İngiltere'den gelen gizemli ve soğuk Bahar Arslan'ın öğretmeni olmasıyla dünyası altüst olur. Farklı geçmişlere ve karakterlere sahip olmalarına rağmen, aralarındaki çekim inkâr edilemezdir...