40. Bölüm

228 32 15
                                    

Sabahın erken saatlerinde gözlerimi açtım ama uyku hala tatlıydı. Üniversiteye gitmem gerekmeyen bir gün olduğundan rahat rahat uzanabilirdim. Saatin kaç olduğunu kontrol etmek için telefonumu elime aldım ve biraz sosyal medyada takılmaya başladım. Klasik, herkes aynı şeyleri paylaşıyor, kim kiminle takılmış, ne yemiş, nereye gitmiş... Can sıkıntısından ekranı kaydırırken, midemden gelen gurultuyla irkildim.

“Of tamam, anladım. Açsın…” diye kendi kendime mırıldandım ve yatağımdan kalkıp unicorn desenli pijamamla aşağı mutfağa indim.

Böyle pijamarım olmazsa gece yatamam o yüzden.

Rahat birde pamuklu, sıcak tutuyor.

Bugün herhangi bir planım olmadığından güzel bir kahvaltı hazırlamak istiyordum. Yumurta, peynir, domates... Ne varsa koydum masaya, taze çay da demledim. Kahvaltıyı tam bitirmiştim, masaya oturup keyif yapacaktım ki kapının zili çaldı.

Ağzıma götürdüğüm lokma havada kaldı. “Bu saatte kim olabilir ki?” diye homurdandım. Sandalyeden kalkıp kapıya yöneldim.

Kapının deliğinden baktığımda Bahar’ı gördüm. Şaşkınlıktan neredeyse geri çekildim. “Bu kadının burada ne işi var ya?” diye kendi kendime söylendim. Dışarı çıkmayı çok da istemiyordum, çünkü üzerimdeki unicornlu pijamalarla rezalet bir haldeydim.

Ama kapıyı açmadan önce ayna bulup kendime baktım… Evet, gerçekten bok gibiydim. Ama iş işten geçmişti, toparlanacak zamanım yoktu.

Saçımı düzeltmeye çalışırken aklımdan “Galiba dejavu yaşıyorum.” diye geçirdim.

Derin bir nefes alıp kapıyı açtım.

Klasik olan flamingo duruşum ile “Günaydın Bahar hocam… Ama sizi görmekten hiç hoşlanmadım. Ne işiniz var bu saatte?” dedim, içimde hafif bir sinirle.

Bahar gülümseyerek, “Bugün artık resmen evime taşındım. Komşularımla iyi geçinmek için bir hediye getirdim.” dedi ve elindeki orkide çiçeğini uzattı.

Bir anlık duraksamadan sonra orkideye baktım. “Çok sağ olun komşum ama sizin hediyenize ihtiyacım yok.” dedim, kapıyı kapatmak üzereyken Bahar araya girdi.

“Hadi ama güzelim, sadece küçük bir hediye.” dedi ve çiçeği bana doğru uzattı.

İstemeyerek çiçeği aldım, “Teşekkür ederim hocam ama artık gitmeniz lazım, kahvaltı yapacağım.” dedim, gözlerim biraz sinirle daralmıştı.

Bahar, “Peki, tamam gidiyorum.” dedi ve arkasını dönüp gitmeye başladı. Tam arkasını dönmüştü ki bir anda tekrar geri döndü ve sırıtarak, “Bu arada, söylemeden geçemeyeceğim… Pijamaların çok tatlı, hoşuma gitti.” dedi.

Bunu duyunca sinirle elindeki çiçeği ona fırlatacak gibi yaptım, ama Bahar sadece gülerek uzaklaştı.

Ah şu vicdanımın amk, sorgusuz sualsiz kafasına atmam lazımdı.

Onun kafasına bir şey olmaz kalın kafalı zaten, çiçeğe yazık olurdu.

İçeriye döndüğümde, elime tutuşturduğu orkideye bakakaldım. Evimde hiç çiçek yoktu, hatta yeşil bir şey bile yoktu. Bu orkide, evdeki ilk yeşillik olacaktı. Nereye koysam diye bir süre düşündüm ve sonunda salondaki masanın üzerine bırakmaya karar verdim.

Tam kahvaltıya geri dönecekken telefonum çaldı. Ekranda Yaren yazıyordu. Göz devirdim ve telefonu açtım.

“Günaydın kankam! Ne yapıyorsun?” dedi Yaren, sesi her zamanki gibi neşeliydi.

“Günaydın. Kahvaltı yapmaya çalışıyorum ama biliyorsun ki Bahar’la başım belada.” dedim.

“Ne? Ne yaptı yine?” diye sordu Yaren, kahkahalarını zor tutuyordu.

Yasak Aşkın Gölgesinde (Öğretmen x Öğrenci GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin