8. Bölüm "Yakınlaşma"

299 24 7
                                    

Seçkin, çok kızmıştı. Yukarıdan nasıl indiğini bilememişti. Makineyi kurcalıyordu. Kız da şaşkındı. Seçkin'in birden ses etmesinden ürküp elinden makineyi düşürmüştü. Makinenin başına bir iş gelirse bundan en zararlı çıkacak kişi elbette Derin'di.

"Seni öldüreceğim" demişti Seçkin.

Kızcağız ne diyeceğini bilemez halde endişeli gözlerle Seçkin'den makineyle ilgili olumlu bir şeyler duymayı ummuştu. Kendisi de korktuğundan hemen cevap verdi: "Öleceğim! Evde yok sandım sizi. Birden pat diye çıkıyorsunuz bir yerden."

Seçkin makinede bir hasar olmadığını fark edince iyiden iyiye sevinmiş ama bunu Derin'e hiç belli etmemişti. Bu kızla biraz oynamak zevkli olabilirdi. Hınzır bir tavırla karşısında yeşilimsi gözleri titreyen kadına bakarak işkencesine şöyle devam etti: "Ev benim hizmetçi benim. Patronun hizmetçiye, "evdeyim" diyerek haber verdiği nerede görülmüş?"

Kız aldığı bu cevapla biraz daha gerilmişti. Makineye bir şey olmaması için dua ediyordu içinden. Seçkin ise üstüne gelmeye devam ediyordu. Gözleri hafiften dolmuştu. Bir söz daha işitirse ağlayabilirdi. Bu adamın önünde ağlamak istemiyordu. Adamsa pişkin tavrını ısrarla sürdürüyordu: "Makine borcu da eklenirse sen  burada kadrolu köle olursun artık."

Seçkin kızın kafasının yerde oluşuna güvenip sırıtarak konuşmaya devam etti: "Hayır bir de sen bu beceriksizlikle evi başıma yıkarmışsın! Çok iyi ya! Eve hizmetçi aldık, hizmetçi mi eve, ev mi hizmetçiye çalışıyor anlamadık. Eşya bırakmazsın bu gidişle. Sen var ya..."

Derin, gözyaşlarını tutamamış sesli sesli ağlamaya başlamıştı: "Kes..!"

Seçkin, kızın ağlayabileceğini hiç düşünememişti. Niye ağlıyordu ki şimdi? Makineyse yeniden alınırdı. Bu kadın bunun için üzülmemeliydi. Sadece biraz takılmak sıkıcı gününe eğlence katmak istemişti. Kızın bu halini görünce biraz abarttığını fark etmişti.

Makineyi bir kenara koyup, televizyon sehpasının önünde gözlerinden alev çıkarak kendisine bakan kıza doğru birkaç adım attı. Kız ise durmadan akan gözyaşlarını bluzunun kollarına kabaca sildikten sonra, akan göz kalemini ve suratının şu anki halini bilmeden konuşmasını sürdürdü:

"Sen ne bela bir adamsın ya? Dünya üzerinde hiçbir geri zekâlının yapmayacağı bir şeyi yaptım. Senin gibi Allah'ın belası bir herifle kıytırık bir borç meselesi yüzünden anlaşmaya vardım. Borç falan ödemeyip yoluma gidebilirdim."

Seçkin bir adım daha yaklaşmıştı kıza. Kızın sözlerine devam etmesine izin vermeden: "Benimle karşılaştıktan sonra kendi yoluna gidecektin öyle mi?" dedi.

Seçkin biraz alaycı bir gülüş atmıştı. Adamın düzgün beyaz dişleri iki dudağı arasından görünmüştü Seçkin özgüven patlaması yaşar haliyle devam etti: "Benimle karşılaşan hiçbir kadın bu güne kadar kendi yoluna gidemedi."

Derin ağlamayı bırakmıştı. Adamın birbiri ardına gelen sözlerine anlam vermekte güçlük çekiyordu. Önce makineye baktı ardından eliyle saçlarına bir düzen verip gitmeye hazırlanmıştı. Taki Seçkin tam önünde belirene kadar.

"Ne yapıyorsun? Çekil."

"Esas sen ne yapıyorsun... Söylesene ne yapıyorsun?"

"Hasta mısın ya? Belanı benden bulma, defol!"

Seçkin kafasını sol yanından sağ tarafına devirip çapkın bir gülüş takmıştı yüzüne. Sol elini ensesinde gezdirerek devam etti: "Ya belamı senden bulmak istiyorsam?"

Kız adamın sözlerini duyduktan sonra. Anlamaz ifadeyle adamın mavi gözlerine takıldı. Seçkin'e elini uzatsa dokunabilirdi. Bu kadar yakın olmaları iyi bir şey değildi. Biraz önce içinde siniri patlama noktasındaydı. Şimdi nereye gitmişti kızgınlığı? Bu adamdan hemen uzaklaşmalı ve ona ne kadar kızgın olduğunu hatırlamalıydı.

Sen RengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin