Multimedyadaki şarkı, Tiziano Ferro Perdono. Serdar'la Demir'in kahvaltı ederlerken arkada çalan parça.
Bol oylar, iyi okumalar ;)
"Testi başarıyla geçtiniz!"
Serdar'a Mutlu'dan gelen mesajda bu yazıyordu. Bu mesaj gelmeden önce Serdar, bulunduğu mekânda çalan Perdono adlı şarkıya kafasıyla ritim tutmakla meşguldü.
Serdar kahvaltı tabağının yanında duran telefonu, mesajını okuduktan sonra eline alma ihtiyacı hissetmişti. Çayından da bir yudum daha aldığında karşısında oturan Demir merakla sormuştu: "Ne diyor?"
"Testi geçmişim" demişti Serdar, ne olduğunu o da anlamamıştı. Kaşlarını çatıp mesajı tekrar tekrar okumuştu. Ne testiydi sahi bu?
Bugünkü kahvaltıda Demir önceki gün Sancak'la olanları anlatmıştı. Serdar başta bunun için sinirlense de Demir'in o adamı gönderdiğini öğrenince içine su serpilmişti. Yine de Mutlu'nun Sancak konusunda dikkatli olması gerektiğini düşünüyordu. Ancak o geceden sonra Mutlu'dan hiç ses çıkmamıştı. Taki şu gelen mesaja kadar.
Demir, "Eskiden test ederdin şimdi test ediliyorsun" derken pis bir sırıtış eklemişti yüzüne ve eklemişti: "Ne hallere geldin be Serdar!"
Serdar birkaç gündür uzattığı kirli sakalını kaşırken, bir yandan da telaşlanmıştı.
"Arayayım mı sence?"
Demir ağzındaki çayı püskürtecek gibi olmuştu. Serdar ve şu aşık halleri dedi içinden.
"Aşk konusunda bana bir şey danışacak kadar vahim durumdasın" deyip gülmüştü Demir, "Ara! Aşta gurur olmaz!"
"Ovvv Demir Bilgiç'ten bilgiç sözler..."
Demir hafif gülümserken birkaç zamandır Şebnemle görüşmedikleri aklına düştü. Serdar, Mutlu'yla konuşmak için masadan kalkarken, Demir de Rusya'da Şebnem'in evine yakın bir çiçekçi aramaya koyuldu. İnternetten yaptığı aramalar da birkaç sonuca vardığında hemen Mine'yi aradı. Ancak telefonu açan Derin'di Mine'nin iki haftalık tatile çıktığını çoktan unutmuştu.
"Buyurun Demir Bey?"
Bu ses Derin'indi. Bu kızı her ne kadar görmemeyi tercih etse de bu tarz tesadüflere inanmak yaptığı bir şey değildi. Tesadüflere inanan bir adam hiç olmamıştı. Sancak'a tavsiye ettiklerini yapacaktı, kendisine ait olmamış bir kalbi unutacaktı...
"Derin, Mine'nin olmadığını unutup aradım ya, yukarı kattaki asistan arkadaşı bağlar mısın?"
Derin'in bir süre sesi gelmemişti. Telefonu bağlamaya uğraştığı anlaşılıyordu, çıkardığı ofurtular ise bağlayamadığını gösteriyordu. Demir hafif oluşan gülümsemesini silmeden bir şeyler söyledi. Derin anlamamıştı.
"Nasıl Demir Bey?"
"TMA yazan yere basıp dâhiliyeyi tuşlayacaksın."
"TMA, TMA, TMA..." Derin sesli sesli konuşurken Demir de bu kadar kolay bir şeyi yapamıyor oluşuna gülüyordu. Bu kızda onu cezbeden şey o masumiyeti ve anlamsız sakarlıklarıydı belki de.
"Neyse Derin tamam, bulamadın herhalde tuşu? Baya büyük aslında ama..."
Demir gülerken Derin de yerin dibine kafasını gömmek için çoktan kuyu kazmaya başlamıştı.
"Biraz Rusça biliyordun değil mi?"
Derin gülerken, "Evet ama gerçekten biraz..." demişti.
"Birine çiçek gönderecek kadar konuşmak, o biraza dahil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Rengi
Romansa"...Seçkin uzunca bir nefes alıp, kızın bileğini kavrarken kız da bir adım daha kendisine yaklaşmıştı. "Çok güzel bir rüya görüyordum." dedi Seçkin hafif kırık sesiyle: "Ne kadar güzel olduğunu düşünürken, gözümü açtım... Ne göreyim gerçek çok dah...