Üstteki fotoğraf Seçkin'in Derin ile Adalarda gezerkenki hallerinden :)
Yakışıklı adam vesselam...Keyifli okumalar... Yazar oy bekler :)
Adalardaki ilk gecenin ardından tatilin ikinci gününe uyanmıştım. Seçkin'in kendisini bile henüz tam tanıyamamışken şu anda anneannesinin evinde bir odada uyanıyordum. Dün her ne kadar eğlenceli geçmiş olsa da Seçkin'in anneannesiyle beni yalnız bırakmasına gıcık olmuştum. Tüm bu olan biten Seçkin'le ilişkimizin "resmi kayıtlara döküldüğünü" mü gösteriyordu? Eğer öyle ise yani Seçkin beni sevgilisi olarak görüyorsa bunun için sevinmeli miydim? Her ne oluyorsa hiçbirinden emin değildim. Seçkin denen bu adam işinde fazlaca ünlüydü. Çok para kazanıyordu ve bir zamanların playboylarındandı... Böyle bir adamla gerçekten sevgili olmak akıl karı mıydı bilmiyorum! Zaten aşk ne kadar akıllıca olabilirdi ki?
Ben bunları düşünürken kapım çalınmış ve o sarı ördek odamda bitmişti.
"Oooo günaydın! Sabah şekeri!"
"Sabah şekeri mi?"
"Pardon pardon! Sabah şekerim, benim, sadece benim şekerim, olacaktı" deyip odama dalmıştı. "Kahvaltı edip çıkalım. Hadi kalk" derken elini bana uzatıyordu. Üzerimde ayıcıklı pijamam karşımda müstakbel sevgilim ve bir yan odada onun anneannesi! Bu nasıl berbat bir denklemdi. Bu denklemde olsam olsam x veya y olabilirdim... Bana değer vermeye kalkan yanılırdı! Bilmem kaç bilinmeyenliydim şu anda!
Önümdeki pikeyi vücuduma sarıp Seçkin'e çıkmasını işaret ettiğimde biraz diretti. "Çıkıyım mı?"
"Çıksana Seçkin!" demiştim kaşım gözüm sinirle oynarken: "Çık üzerimi giyineyim!"
"Ayı mı o üstündeki?" demişti dudakları kıvrılırken.
"Üstümdeki ayıcık ama aynada gördüğün, evet ayı!" demiştim öfkeyle. Kocaman bir kahkaha patlatmıştı. Sol eliyle kapıya dayanmış sağ eliyle sarı saçlarına şekil verir gibi yapıyordu. Sonra en cool haliyle beni seyretmeye devam etti.
"Ayı mı? Derin, sevgilim, ayı olsam evimde o kadar aynanın işi ne?"
"Bilmem, hayvan sever olabilir misin?"
"Hiç yakışıyor mu senin gibi kibar birinin dudaklarına böyle şeyler?" derken elini kapıdan kaldırmış yanıma doğru birkaç adım atmıştı.
"Hem senin dudakların böyle kötü şeyler söylemek için değil" derken artık dibimdeydi. Ve şu an bu adamla böyle bir durumda olmak hiç iyi bir şey gibi durmuyordu.
Heyecanlandığımı çaktırmamaya çalışarak "Evet daha kötülerini söylemek için!" demiştim ki bana bir adım daha atmıştı.
"Hayır!" dediğinde ise aramızdaki mesafe tamamen kapanmıştı. Titriyordum ve eğer kendimi bıraksam ve tüm ada benim gibi titrese yüz yılın depremi olurdu.
Seçkin'in yüzü benim yüzümle bu kadar yakınken hala konuşabiliyordu şu adam.
"Hayır, öpülmek için!"
Şu anda bir şey olmalıydı! Bir şey ama ne? Ne olmalıydı bilmiyorum ama bu adam eğer söylediğini yaparsa gerçekten düşüp bayılırdım ve onun gözünde de düşebilirdim. Bunu istemiyordum. Güçsüz biri olduğumu düşünmesini istemiyordum. Bana bu kadar yaklaşmışken geri gitmesi de imkânsızdı! "Bir şey olsun!" demiştim minicik kıpırdamıştı dudaklarım. Seçkin'in varlığı ise sol yanağımda bitmişti. Beni öptükten sonra, "Bunun gibi mi?" demişti...
"Seçkin!" diye inlediğimde kapı birden açılmış Seçkin de formula yarışçılarına taş çıkaracak hızda benden uzaklaşmaya çalışmıştı. Kapıda beliren Fazilet Hanım ise gözleri kocaman açılmış bize bakarken bir yandan da gülüşünü elleriyle saklamaya çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Rengi
Romantizm"...Seçkin uzunca bir nefes alıp, kızın bileğini kavrarken kız da bir adım daha kendisine yaklaşmıştı. "Çok güzel bir rüya görüyordum." dedi Seçkin hafif kırık sesiyle: "Ne kadar güzel olduğunu düşünürken, gözümü açtım... Ne göreyim gerçek çok dah...