Multimedyadaki Derin...
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum... İyi okumalar.
Demir Moskova'ya indiğinde havaalanının çıkışında kendisini Şebnem'in bekliyor olduğunu düşünüp mutlu oldu. Genelde pek de gülümsemeyen bu adam işleri emanet edecek birini dahi bulmadan iki günlüğüne de olsa Şebnem'i görmeye gelmişti. Bu sefer Türkiye'ye yalnız dönmeyi düşünmüyordu.
Valizini alıp da çıkışa yaklaştığında fena halde kalbinin çarptığını hissediyordu. Şebnem'i özlemişti ve onu gördüğünde ne yapacağı konusunda hiçbir fikri yoktu.
Şebnem de soğuk havanın etkisiyle birazdan donacak olsa da içinde bir sıcaklık hissediyordu. Belki de yıllardır istediği şey gerçek oluyordu. Bir yerlerde hep karşılaşmayı dilediği Demir Bilgiç, şimdi kendisi için Moskova'ya gelmişti. Bu Şebnem açısından bakıldığında inanılır gibi değildi. Elinde tuttuğu beresini oynadığı sırada kapıdan Demir'in çıktığını fark etmişti. İşte şimdi bu yakışıklı çehre karşısında donup kalabilirdi. Bağırmak, adamın ismini haykırmak istiyordu ama öylece kalmıştı.
O sırada Demir de Şebnem'i fark etmişti. Yüzündeki gülümseme daha da büyürken adımlarını da sıklaştırdı. Sarı saçları esen ayazın etkisiyle yüzüne dökülen, mavi gözleri çok uzaklardan bile belli olan bu kadın... Şebnem Dimitri... Demir ona çarpılmıştı, kalbinin böylesi atıyor olmasının başka türlü bir açıklaması olamazdı.
Şimdi sarıldıklarında Demir içinden sıcak bir şeylerin aktığını hissetti. Şebnem vücuduna aynı anda bir sürü diken batırıldığını düşünürken aynı zamanda Demir'in kollarındaydı.
"Hoş geldin" dedi Şebnem titreyen sesiyle. O kadar uzun süre sarılmışlardı ki etraftan insanlar da gülümseyerek onlara bakıyorlardı. Şebnem'in yüzünü avuçları arasına alan Demir de "Hoş buldum" demişti, esmer teninde beliren beyaz dişleri görünürken.
Şebnem'in elinde tuttuğu beresini kaptığı gibi kadının başına geçirdi Demir. Kadının üşüdüğü her halinden belliydi.
"Donmuşsun Şebnem" dedi Demir, kendilerini bekleyen taksiye yürürlerken. Şebnem de Demir'in elini tutmuştu bu arada. Kafasını kaldırıp kendinden uzun olan şu adama bakarken gözlerinin içi gülüyordu. Demir de onun ellerini tuttuğunda, bir daha hiç bırakmayacağına dair kendine söz verdi.
+++
Fazilet Hanım bugün dönüyordu. Seçkin'in evinde müthiş bir hareketlilik vardı. Yeterince kalmış, zaten kadın eli değdiği belli olan bu evde daha fazla kalmasını gerektirecek bir şey olmadığını anlamıştı. Torunun sevdiği yemekleri hazırlayıp dolabı tamamen doladuran kadın, dönüyor olmaktan memnun olmasa da Seçkin'in yalnız kalmayacağını da bilip gözünün arkada kalmayacağını düşünüyordu.
Otogara gittikleri süre boyunca Seçkin de Fazilet Hanım da konuşmamışlardı. Seçkin'in, Derin konusunda ne yapması gerektiğine dair birkaç tavsiyede bulunmuştu geçen gece. Seçkin anneannesinin söylediklerine katılıyordu. Kesinlikle haklıydı. Eğer onunla birlikte olmak istiyorsa bu işi resmiyete dökmeliydi. Fazilet Hanım da bunu tembihlemişti.
Otogara gelip de otobüsün yanına vardıklarında yaşlı kadın torununa bir sürü şey buyurmuştu. Seçkin otobüse geçip onu koltuğa oturttu, bir sorun olursa diye de muavinle özel olarak konuşmuştu.
"Tamam Seçkin hadi git yavrum."
Seçkin bir yanı anneannesinde kalacak olsa da buna da alışacaktı. Yalnız kalmak doğuştan beri başına gelen olayların başındaydı. Birileri gelip hep gidiyordu. Şimdi otobüsün arkasından el sallarken Derin'i düşündü. O gitmemeliydi. Herkes gidebilirdi belki ama o kadının gitmesine dayanamazdı. Yaslandığı omzuydu Derin, hiçbir şeye inanmadığı zamanlarda bir şeylere dayanma gücü verendi. O gitmemeliydi. Bu düşüncelerle arabaya bindiğinde kendini Mutlu'yla Derin'in evlerinin önünde bulmuştu. Tesadüftür ki Serdar da oradaydı. Aynı anda arabadan inen genç adamlar birbirlerine sırıttıklarında aşkın pençesinde ne ara bu kadar sıkıştıklarını düşünmeye koyulmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Rengi
Romance"...Seçkin uzunca bir nefes alıp, kızın bileğini kavrarken kız da bir adım daha kendisine yaklaşmıştı. "Çok güzel bir rüya görüyordum." dedi Seçkin hafif kırık sesiyle: "Ne kadar güzel olduğunu düşünürken, gözümü açtım... Ne göreyim gerçek çok dah...